osmanlı Teması
RSS
Siteye Giriş Favoriler
  • Büyük Tutkular Yeteneğinide Kendisi Yaratır.(Fatih Sultan Mehmed Han)
  • Davamız Kuru Bir Cihangirlik Davası Değildir Davamız Bilakis İslam Davasıdır(Ertuğrul Gazi)
  • Osmanlılar Kainat Tarihinin Gördüğü En Büyük İmparatorluklardan Birini Kurdular.
  • Osmanlı Başarısının İki Sebebi: Devlet Teşkilatında Mükemmellik Ve Askeri Teknikteki Üstünlük İdi.
  • Osmanlı Başarısının Asıl Sebebi: Adalet Düzenindeki Üstünlük Ve İnsaniliktir.
  • Osmanlı Bu Gün: Dünyanın Geri Kalan Devletleri Toplam Gücü Üzerinde Bir Kudrete Sahiptir.

Gelenbevi İsmail Efendi

İsmail Efendi
İsmail Efendi

Gelenbevi İsmail Efendi



Meşhur Osmanlı matematikçisi, kâdı, Hanefî mezhebi fıkıh ve kelâm âlimi. İsmi, İsmâil bin Mustafa bin Mahmûd’dur 1730 senesinde Manisa’ya bağlı Kırkağaç kazasının Gelenbe kasabasında doğduğundan, Gelenbevî nisbetiyle meşhur oldu. Küçük yaşta babasının ölümü ile yetim kalan İsmâil Efendi, annesinin yanında kaldı. Çocukluğunda ilim tahsîl edemedi. Hâlbuki babası ve dedeleri, doğduğu kasabada senelerce müftîlik ve müderrislik yaparak ilme hizmet etmiş, fazilet sâhibi kimselerdi.

On iki-on üç yaşına gelen İsmâil Efendi hâlâ sokaklarda oyun oynuyor, boşuna vakit geçiriyordu. Yine bir gün sokakta oynarken baba dostlarından biri onu görüp yanına çağırarak; “Çok yazık, baban ve dedelerin hep ilimle meşgul oldular. Sen ise bu yaşta başı boş sokaklarda gezip, duruyorsun” dedi. Ona ilim öğrenmesi hususunda yardımcı olacağını söyledi. İsmâil Efendi, o günden itibaren oyunu terk etti. İlk öğrenimine Gelenbe’de başladı. Kısa zamanda başarı gösterip, zekâ ve çalışkanlığını ortaya koydu. Tahsiline devam edebilmek için İstanbul’a gitti. Fâtih Külliyesine girdi. Burada zamanın en meşhur âlimlerinden Ayaklı kütüphâne nâmıyla tanınan Müftîzâde Mehmed Emîn Efendi ve Mestanzâde Osman Efendi gibi ulemâdan ilim öğrendi. Muhammed Hâdimî hazretlerinin ilminden istifâde etti. Fıkıh, kelâm, matematik, mantık ve mühendislik ilimlerinde ilerledi.

Tahsilini başarı ile tamamlayan İsmâil Efendi, 1763 senesinde açılan rüûs imtihanını kazanarak, müderrislik payesi kazandı. Geçim sıkıntısı çekmesine rağmen vazîfe almayıp, kendisini ilmî araştırmalara verdi. Çok okuyup, daha çok çalışma yollarını aradı. Araştırma ve çalışmalarına Mehmed Emîn Efendi’nin evinde aldığı husûsî derslerle devam etti. Mantıkla ilgili Burhan kitabını bu esnada yazdı. Hocası Mehmed Emîn Efendi, ilimde olgunlaşmadan kitap yazmasını uygun bulmadı. İsmâil Efendi bundan sonra vakitlerini daha çok matematik ilmine ayırdı. Zamanla bu ilimde mütehassıs oldu. Sultan birinci Abdülhamîd Han zamanında, sadrâzam Halîl Paşa ile kapdân-ı derya Cezâyirli Hasan Paşa’nın gayret ve teşvikleri netîcesinde, yeni açılan Mühendishâne-i Bahrî-i hümâyûna tâyin edildi. 1791 senesine kadar vazife yaptığı bu okulda bir çok gencin yetişmesinde hizmetleri oldu.

Sultan birinci Abdülhamîd Han zamanında İstanbul’a gelen şımarık bir Fransız mühendisi, logaritma cetvelini İstanbul’da kimsenin bilmediği iddiasında bulundu. Yanındakiler de, ona güzel bir ders vermesi arzusuyla, Gelenbevî İsmâil Efendi’ye götürdüler. Fransız, verdiği logaritma cetveliyle ilgili soruya, tâyin edilen zamana kadar cevap vermesini istedi. İsmâil Efendi, müddet dolunca sorusunun cevâbını almaya gelen Fransız mühendise, logaritma ile ilgili yazdığı kitabı verdi. Fransız, kısa bir sürede böyle bir eserin yazılması karşısında dona kaldı. Tercümanı vasıtasıyla eseri mütâlâa ettikten sonra, reîs-ül-küttâb Râşid Efendi’ye; “Şu adam Avrupa’da olsaydı, ağırlığınca altın değeri olurdu” diyerek hayret ve takdîrini ifâde etti.

Üçüncü Selîm Han’ın saltanatının ilk senelerinde, Kâğıthane’de pâdişâh huzurunda yapılan bir tâlimde, atılan humbaralardan hiç biri hedefe isabet ettirilememişti. Sultan, devletin emek ve parasını harcıyarak okuttuğu bu subayların beceriksizliği karşısında üzülerek; “Bunları tam hesaplayacak biri yok mu?” diye sorunca, Gelenbevî İsmâil Efendi’yi tavsiye ettiler. Bunun üzerine Zeyrek’te oturan Gelenbevî İsmâil Efendi huzura çağrıldı. Matematik hesaplarına ve tecrübelerine göre humbarayı düzeltti. Yapılan üç atışta tam isabet kaydetti. İsmâil Efendi’nin bu bilgisini takdir eden Pâdişâh, gayet memnun olarak, ona günlük tahsîsat verilmesini emretti. 1790 senesinde büyük kâdılıklardan olan Mora’daki Yenişehir Feneri mevlevîliği ile taltif edilen İsmâil Efendi, Sultan tarafından oraya tâyin edildi. Mevleviyet bir ünvân olup, bunlar taht kâdılıkları idi. Bir sene burada görev yaptıktan sonra zamanın şeyhülislâmı Hâmidizâde Mustafa Efendi’nin bir mes’eleden dolayı yazdığı tekdir dolu bir yazısı üzerine üzüntüsünden vefât etti.

....
Devamını görmek için lütfen giriş yapınız veya Üye Olunuz.

Geri
Henüz yorum yapılmamıştır.

Oylar:
Average members rating (out of 10) : Henüz Oylanmamış   
Votes: 0