osmanlı Teması
RSS
Siteye Giriş Favoriler
  • Büyük Tutkular Yeteneğinide Kendisi Yaratır.(Fatih Sultan Mehmed Han)
  • Davamız Kuru Bir Cihangirlik Davası Değildir Davamız Bilakis İslam Davasıdır(Ertuğrul Gazi)
  • Osmanlılar Kainat Tarihinin Gördüğü En Büyük İmparatorluklardan Birini Kurdular.
  • Osmanlı Başarısının İki Sebebi: Devlet Teşkilatında Mükemmellik Ve Askeri Teknikteki Üstünlük İdi.
  • Osmanlı Başarısının Asıl Sebebi: Adalet Düzenindeki Üstünlük Ve İnsaniliktir.
  • Osmanlı Bu Gün: Dünyanın Geri Kalan Devletleri Toplam Gücü Üzerinde Bir Kudrete Sahiptir.

Fatih Sultan Mehmet in Hayatı Hakkında Bilgi

Fatih Sultan Mehmet
Fatih Sultan Mehmet
FATİH SULTAN MEHMET (1431-1481)
Padişahlık sırası: 7 yıl
Saltanatı: 31 yıl
fotoğrafı Tahta çıkış tarihleri: 1. 1444 / 2. 1451
Babası: Sultan 2. Murat Han
Annesi: Hadice Alime Hüma Hatun
Doğum tarihi: 1431
Ölüm tarihi: 1481
Kabri: İstanbul Fatih Camii yanındaki Türbesindedir.

Pazar günü 2. Murad Hanın ve Hadice Alime Hüma Hatunun oğlu olarak Edirne’ de dünyaya geldi. Fatih Sultan Mehmed Han’ın doğum tarihi, bazı kaynaklarda küçük farklarla değişik gösterilir. Fatih çocukluğunda çok yaramazdı. Bu yüzden yaşadığı devrin ünlü ve sertliğiyle tanınan bilginlerinden öğrenim gördü. İlk hocası Molla Yegan’di. Akşemseddin ise her şeyiyle bizzat ilgilendi. Şehzade başlangıçta dik başlı ve sert olmasına rağmen zamanla öğrenme bilincine vardı. Ve daha çocuk yaşta hem eğitimcilerin hem de babasının güvenini kazandı. Aynı zamanda da Arapça, Farsça, Latince, Yunanca ve Sırpça dillerini öğrendi. Fen ve teknik bilgilerle gelecekte yapacağı savaşları kolaylaştıracak teknikler geliştirmeye çalıştı. Tarih ve coğrafya bilgilerinde kendini yetiştirip, geçmiş hükümdarların başlarından geçenleri öğrenerek tecrübe kazandı.

Sultan Mehmed, İstanbul’u fethettiği için ‘Fatih’ sanıyla anılır. 30 Mart 1431, döneminde 200’den fazla şehri Osmanlı topraklarına katmıştır. Vefatı sırasında devletin sınırları 2. 214. 000 km2 ye ulaşmıştır.

Şehzade Mehmed Manisa sancak beyliğine getirildiği yıl ağabeyi Amasya valisi şehzade Alaeddin Ali Çelebi’ nin vefatı üzerine, tek veliaht durumuna geldi.

Osmanlı saray geleneğine uyularak atandığı Manisa valiliği süresinde tutum ve davranışlarındaki olgunluk ve karar verebilme yeteneklerinin oluşması nedeniyle de 13-14 yaşlarındayken babası tarafından padişahlığa getirildi. 2. Mehmed ’nin çok küçük yaşta padişah olması sarayda söz sahibi olanların tepkisiyle karşılandı. Ayrıca onun çocuk olmasından fayda uman Haçlılar sınırı aşınca Mehmed, babası 2. Murad’ a yazdığı mektupta durumun ciddiyetini anlattı. Bunun üzerine 2. Murad oğlunu tahttan indirmeyerek başkomutan sıfatıyla kırk bin kişilik ordusuna öncülük ederek Varna ovasında Haçlıları bozguna uğrattı. Aynı yıl şehzade babası ile birlikte Arnavutluk seferine katıldı ve Dulkadiroğulları Beyi Süleyman beyin kızı Sitti Mükrime Hatun ile evlendi (1450). Üç oğlu, bir kızı olan Mehmed oğullarından büyük olanın adına Beyazıt, ortancaya Mustafa, küçük olana Cem Sultan koydu. Kızının adına ise küçüklüğünden beri hayran olduğu Gevherhan ismini verdi.

10 Şubat 1451’ de Sultan 2. Murad vefat edince, Çandarlı Halil Paşa ve diğer vezirler, Şehzade Mehmed’ e haber göndererek, babasından boşalan Osmanlı tahtına geçmek üzere çabuk harekete geçmesini bildirdiler. İç ve diş tehlikeleri göz önünde tutarak Sultanın ölümünü gizlediler ve şehzade Edirne’ ye gelene kadar devleti idare ettiler. Sultan Mehmed Edirne’ye döndüğünde büyük sevgi ile karşılanarak 1451’ de tekrar tahta çıkarıldığında 19 yaşındaydı. Bu yaşta olmasına rağmen askeri ve idari alanda büyük hamleler başaracak bir olgunluk kazanmıştı.

Genç bir padişah olmasını fırsat bilen Karamanoğulları hemen harekete geçerek Akşehir, Beyşehir ve Seydişehir’ i ele geçirdiler. Macarlar ve Venediklilerle bir barış antlaşması imzalayan II. Mehmed 1452’ de Anadolu’ ya geçerek Karamanoğulları’ nın üzerine yürüdü ve Karamanoğulları beyi İbrahim beyi ağır bir yenilgiye uğratarak Edirne’ ye ilk zaferiyle geri döndü.

Sultan Mehmed Han, Karamanoğlu meselesini yoluna koyduktan sonra İstanbul’ un Bizans’ ın elinde bulunması nedeniyle Osmanlılar’ ın Rumeli’ deki egemenliklerini pekiştirmemeleri ve Anadolu’ dan Rumeli’ ye asker geçirilmesinde büyük güçlüklerle karşılaşmaları gibi sorunları da ortadan kaldırmak için İstanbul’ u ele geçirme hazırlıkları başlandı.
Önce Boğaziçi’ nde şimdi Rumeli Hisar’ ı dediğimiz Boğaz-kesen kalesini yaptırdı. Bizans’ ın yüzyıllarca kuşatmalarına dayanmış olan sağlam duvarlarını yıkabilmek için Edirne’ de toplar döktürdü ki aralarında o zamana kadar görülmemiş büyüklükte olanlar da vardı. 6 Nisan 1453 günü karargahını Eğrikapı karşısındaki tepenin arkasına kurdu. Asker, Marmara’ dan Haliç’ e kadar yayılarak şehri kuşatıyordu. Orduda üç büyük topla beraber, irili, ufaklı on dört batarya top daha vardı. Denizden de Baltaoğlu Süleyman Bey’ in komutasındaki donanma kuşatmayı tamamlıyordu. Haliç, şimdiki Galata köprüsünün hizasına bir kalın zincir gerilmek suretiyle Türk gemilerine kapatılmıştı.

II. Mehmed, Zağanos Paşa ile hocası Molla Yegan ve Akşemseddin gibi değer verdiği alimlerden oluşan büyük bir meclis kurdu ve savaşın devam etmesini bildirdi. Ve şehri Haliç’ ten de sıkıştırarak müdafaa ekiplerini dağıtmak maksadıyla bir kararda bulundu: Dolmabahçe ile Kasımpaşa arasına kızaklar döşeyerek bir gecede 67 parça gemiyi Haliç’e indirdi. Kuşatma 53 gün sürmüştü. Nihayet 29 Mayıs 1453’te Topkapı ve Eğrikapı üzerinden Türk askeri şehre girdi ve İstanbul alınarak tarihin ortaçağı sona ermişti. İstanbul’u fethettikten sonra Fatih unvanı alan Sultan, ortodokslara ve Cenevizlilere serbestlik tanıdı.

21 yaşında İstanbul’u fetheden Fatih, katolik Avrupa’ ya cephe aldı ve ortodoks Hıristiyanlığın katoliklerle birleşmesini önledi. İstanbul’un fethi ile Osmanlı Cihan Devleti’ nin temelleri atılmış oldu.

İstanbul’un fethinden sonra Sırp Kralı Vilkoğlu Yorgi, bir heyetle hem fethi tebrik ve hem de Osmanlı Devletine ait iken, kendilerinin işgal ettiği bazı kalelerin anahtarlarını gönderdi. Fakat diğer taraftan da bir Haçlı seferine katılmak için Macarlarla görüşüyordu. Fatih, bu hareketleri, casusları vasıtasıyla öğrenmiş ve ona göre hazırlanmıştı. 1454 senesi senesi baharında Sırbistan üzerine sefer düzenledi. Sırp hükümdarı Hunyad anlaşmak üzere Osmanlı Sultanına elçi gönderdi. Andlaşmaya göre Sırplılardan alınan kaleler Osmanlılarda kalacak, Sırp hükümdarı senede otuz bin duka* altın haraç verecek ve Osmanlı hakimiyetini kabul edecekti. Andlaşma üzerine Osmanlı ordusu geri döndü. 1455 senesinde ikinci defa Sırbistan üzerine sefer düzenlendi. Osmanlı Devletinin Sırbistan’ ı elinde utabilmesi için, kuzeyden gelecek tehlikelere karşı Tuna kıyılarını ve özellikle Belgrat’ ı ele geçirmesi lazımdı. 1456 senesinde 150. 000 kişilik bir kuvvet ve üç yüz top olduğu halde Sofya üzerinden Sırbistan’a girdi. Aynı zamanda Vidin’ de hazırlanan 200 gemili Osmanlı donanması da Sultan’ la birlikte bulunuyordu. Lakin Osmanlı nehir filosunun Macar donanmasına yenilmesi karşısında, Fatih Sultan Mehmed bizzat öne atılarak düşmana hücum etti. Fatih yaralanması ve Yeniçeri ağası Hasan Ağanın ölümü, harekatın başarısız kalmasına sebep oldu. 1458 senesinde sadrazam Mahmüd Paşa’ yı Sırbistan seferine tayin etti. Aynı zamanda Mora seferine çıktı. Mora’ yı tamamen ele geçirip mezhep hürriyetini ilan etti ve Morayı Rumeli Beylerbeyliğine bağlı bir sancak haline getirdi. Eski Yunan medeniyetinin merkezi olan Atina şehri, Yunan halkının arzu ve temennisi üzerine Osmanlı Devleti’ ne katıldı.

Fatih’ in ilk hedefi Anadolu birliği sağlamak için Karadeniz sahillerini Osmanlı hakimiyeti altına almaktı. Bunun için ordularını Trabzon önlerine sürdü. Zamanın Trabzon imparatoru David Komnen Osmanlı ordusunun karşısında ümitsizliğe düşerek padişah adına Mahmut Paşaya yapılan anlaşma ile kayıtsız şartsız şehri teslim etti. Böylece 258 sene devam eden Trabzon İmparatorluğu 15 Ağustos 1461 günü tarihe karıştı.

Fatih Sultan Mehmed ikinci defa 1464 yılında Bosna’nın üzerine yürüdü ve aldı. Osmanlı Devleti’ nin gösterdiği huzur, mal ve can emniyeti kısa zaman sonra Bosna halkının İslamiyeti kabul etmesine sebep oldu.
Venediklilerin Mora ‘da başlattıkları savaş karada ve denizde olmak üzere Osmanlı Devleti ile 25’ e yakın devlet arasında 16 sene sürecek olan büyük harbin başlamasına sebep oldu.

Fatih 1466 senesinde Karaman üzerine sefer düzenledi. Karamanoğullarının bölgeye dönmemeleri için Konya’ya beylerbeyi olarak oğlu şehzade Mustafa’ yı tayin etti. Fatih böylece devletin doğusunu emniyete almış oldu.

Fatih 1470’ de Eğriboz adasını kuşattı. Adadakilere yardıma gelen Venedik donanmasını uzun mücadelelerden sonra çok büyük bir bozguna uğrattı daha sonra 21 gün süren bir kuşatmayla kaleyi de ele geçirdi. Böylece ada bütünüyle Osmanlı hakimiyeti altına girmiş oldu.
Osmanlı Devleti için doğudaki Akkoyunlu Devletinin başında bulunan Uzun Hasan büyük bir tehlike oluşturuyordu. Buna son vermek isteyen Fatih 80. 000 kişilik tam teçhizatlı bir ordu ile Erzincan’a hareket etti. Uzun Hasan’da Harpıt’ tan 100. 000 kişilik bir orduyla Erzincan’ a geldi. Birbirini kesin olarak yok etmeye kararlı bu iki ordu Otlukbeli sahrasında karşılaştı. Sekiz saat süren bu savaşı çok disiplinli olan Osmanlı ordusu kazandı ve Uzun Hasan savaş meydanından kaçtı. Fatih Şebinkarahisar’ ın üzerine yürüyerek şehri kuşattı. Bunun üzerine Uzun Hasan’ ın elçisi Mevla’na Ahmet gelerek sulh* teklifinde bulundu. Bir daha Osmanlı ülkesine tecavüz etmemek ve Şebinkarahisar’ ın fethini kabul etmek şartlarıyla iki devlet arasında barış imzalandı.

1463 senesinden beri süren Osmanlı-Venedik savaşları, Venedik hazinesine çok zarar verdi ve deniz ticaretini sarstı. Akkoyunlu Devletinin malubiyeti ile Venediklilerin hiçbir ümidi kalmadı. Ellerinde bulunan kalelerin birer birer fethi üzerine, Venedikliler büyük harbin sona ermesi için Fatih’ e elçi gönderdiler. Yapılan uzun görüşmeler sonucunda harbin sonunu belirleyen barış antlaşması 25 Ocak 1479 günü İstanbul’da imzalandı. Buna göre Eğriboz adası, Doğu Arnavutluk’ da Venediklilerin elinde bulunan topraklar ve Kroya Osmanlı Devletine bırakılıyordu. Venedik 100. 000 duka altını harp tazminatı ile Osmanlı Devletinin verdiği ticaret serbestliğine karşılık 12. 000 duka altını haraç ödeyecekti.
Venediklilerle anlaşan Fatih dikkatini İtalya’ ya çevirdi. Floransa’ yı fethetmek için Gedik Ahmet Paşa’ yı görevlendirdi. 100 gemiden meydana gelen donanma 28 Temmuz 1480 günü İtalya’ nın güneyinde bulunan Otranto limanına girdi. 14 gün süren çatışmalardan sonra şehir teslim alındı. Fatih’in burayı ele geçirmesindeki asıl neden Batı Akdeniz ve İtalya hakimiyeti için bir üs* elde etmekti. Bunu fark eden Papa Avrupa devletlerini Fatih’e karşı birleşmeye çağırmasına rağmen Fatih’ den ödü patlayan Avrupa’ lılar bu teklife sıcak bakmadılar. Bu sırada Fatih 300. 000 kişilik bir orduyla 27 Nisan 1481 günü sefere çıkmak amacıyla Üsküdar’a geçti fakat burada rahatsızlanmaya başladı. Fatih’in özel doktoru Yakup Paşa adında bir Yahudi dönmesiydi. Venedikliler Fatih’in zehirlenmesi karşılığında bu dönme Paşa’ ya büyük bir servet teklif etmişlerdi. Fatih zehirlendiğini anladığı zaman iş işten geçmişti. 3 Mayıs 1481 günü 49 yaşında vefat etti. Kendi adıyla anılan Fatih semtinde yaptırdığı Fatih Cami’nin bahçesindeki türbede gömülüdür. Yakup Paşa’ da vaat edilen büyük serveti alamadan askerler tarafından parçalanarak öldürüldü. Ölüm haberini alan Avrupa bayram etti. Eğer Fatih bir müddet daha yaşasaydı belki de dünya tarihinin akışı ve bu günkü coğrafyası değişecekti.

Türk tarihi, sayılamıyacak kadar çok kahraman ve cihangirlerle* doludur. Fatih’te bunların en başında gelir. Çünkü o, kılıçla keşfi yan yana yürütmüş, çağ açıp çağ kapatmıştır. Çok soğuk kanlı, çok cesurdu. Bu özelliğinin en güzel örneği, Belgrat savaşı sırasında, askerlerin gevşediğini gördüğü zaman önlerine geçip düşman hatlarına girerek gösterdi. İstanbul savaşında da donanmanın başarısızlığı yüzünden atını denize sürmesi bu cesaretinin büyük bir örneğidir. Çok merhametli ve hoşgörülü, vicdan hürriyetine büyük önem veren biriydi. İstanbul’ u fethettiğinde İstanbul’ lular hakkında gösterdiği merhamet çok büyüktü. Çünkü o devir Avrupa’sında zafer kazanan kumandan şehir halkına görülmedik zulüm ve işkence yapardı. Ayrıca ayaklarına kapanan İstanbul patriğini yerden kaldırarak şu sözleri söyledi. ”Ayağa kalkınız. Ben Sultan Mehmed hepinize söylüyorum ki şu andan itibaren artık ne hayatınız ne de hürriyetiniz hakkında endişe etmeyiniz”. Fatih ülkesinde herkesin din hürriyetine saygı gösterdi. İstanbul’un imarında ücret karşılığında esirlerini kullandı. Bunlar da biriktirdikleri paralarla hürriyetlerini satın alabildiler. Ayrıca Türkler girdikleri şehirlerde hiçbir mabedi yıkıp yakmamışlar. Askeri ve siyasi sahada eşsiz bir dehaydı. Ordusunu plansız ve düzensiz hareket ettirmez macera için kan dökmezdi. 30 senelik saltanatı devresinde düzenlediği bütün seferler Osmanlı’ nın coğrafi birliğini sağlamak içindi. Bütün bu seferleri bir plana göre yaptığından nereye kadar gitmesi ve nerede durması gerektiğini bilerek hareket etti. Bütün sefer planlarını kendisi yapar ve son ana kadar bir sır gibi saklardı. Bunu şu sözüyle de teyid edebiliriz. “ Sırrıma, sakalımın bir tek telinin vakıf * olduğunu bilsem onu yolar atarım. ”
Bütün diğer ülkelerde casuslar bulundururdu. Bu teşkilatı sayesinde düşmanlarından günü gününe haber alır, hareketlerini değerlendirerek tedbirler alırdı. Ordusunun silahlarını birkaç senede bir yenilerdi. Topçuluğa gerekli önemi veren, kullanan, balistik* ve mukavemet* hesaplarını yapan ilk padişahtır. Yeniçeri ve azab gibi piyade sınıfları onun zamanında önem kazandı. Fatih Sultan Mehmed ilme, sanata ve ilim adamlarına çok kıymet verirdi. Eğitim sistemini kanunla tanzim* ederek, diyanet ve hukuk kurumlarını teşkilatlandırdı. Akli ve nakli ilimlerde söz sahibi olan alimleri İstanbul’a topladı ve onların talebe yetiştirmesi için medreseler kurdu. İyi bir komutan ve devlet reisi olan Fatih, aynı zamanda iyi bir ilim adamı ve şair idi. Latince ve Rumca ile Arapça, Farsça ve Türkçe’ ye bütün incelikleriyle hakim idi. Şiirde, devrin üstatları arasında yer aldı ve sarayda ilk divanı yazdı. Avni lakabıyla edebi değeri yüksek şiir ve gazeller söyledi. Tanzimat dönemine kadar Osmanlı Devletinin temel kanunu olarak kalan “Fatih Kanunnamesi” çok mühim bir eserdir. Zamanın sadrazamı Karamani Mehmed Paşa tarafından hazırlanan ve nişancı Leyszade Mehmed Çelebi tarafından kaleme alınan bu Kararname Fatih’in görüşleri alınarak hazırlanmıştır. Fatih Enderün Mektebini kurarak memleket için gerekli devlet adamı yetiştirilmesini sağlamıştır. İstanbul’ un imarına çok önem vererek saraylar, camiler, medreseler, hamamlar, aşevleri, hastaneler ve dükkanlar yaptırdı. Bu imar çalışmaları Bursa ve Edirne şehirlerinde de aynı hızla devam etti.

İlk altın Osmanlı dinarı da 1478’de İstanbul’da ikinci Mehmed’ in adına kesilmiştir ve iki yüzünde birbirini tamamlayan Arapça yazıları vardır. Fatih adına 10 dirhemlik gümüş para, akçe ve bakır mangırlarda kesilmiştir.

Batılı gözüyle Fatih
Büyük devlet ve ilim adamı olan Fatih, en büyük düşmanlarının gözünde kamaştırılan bir padişahtır. Eserlerinde ondan takdirle söz edilmiştir.
Fetih sırasında İstanbul’da bulunan Zorro Dolfin bir keresinde; “Sultan Mehmed, çok az gülerdi. Zekası, devamlı bir çalışma halindeydi. Çok cömertti. Her işte fevkalade atılgan, hatta cüretkardı. Seçtiği hedeflere ulaşabilmek için çok ısrar ederdi. Soğuğa, sıcağa, açlığa, susuzluğa tahammüllüydü. Kesin konuşur kimseden çekinmezdi. Zevk ve sefadan uzaktı. Türkçe, Yunanca ve Sırpça’ yı çok iyi konuşurdu. Her gün bir müddet okurdu. Roma tarihini, başka devlet tarihi, Laerce, Tite-Live, Haredot, Quinte-Curce, Papaların, Alman imparatorları ile Fransa ve Lombardiya krallarının vakalarıokuduğu tarihler arasında idi. Avrupa’ daki bütün devletleri tanırdı. Özellikle İtalya’nın coğrafyasını en ince noktalarına kadar bilirdi ve bir Avrupa haritasını yanından ayırmazdı. Askeri ve coğrafi ilimlere isteyerek meşgul olur, araştırmalar, incelemeler yapardı. Hakimiyeti altında bulunan ülkelerin adet ve şartlarını devletin ve bölgenin menfaatlerine kullanmakta becerikliydi. ”

Diğer bir İtalyan tarihçi Langusto, İstanbul’un fethinden sonra şöyle yazmıştır: ”Sultan Mehmed, ince yüzlü, ortadan fazla uzun boylu, silahlar kuşanmış, asil tavırlı, çok az gülen, devamlı öğrenmek ihtirası ile yanan, cömert ve iyi kalpli gayelerine ulaşmakta inatçı bir hükümdardı. En çok harp sanatına meraklıydı. Her şeyi öğrenmek isteyen zeki bir araştırmacıydı. Kötü adetleri yoktu. Harem dairesinde çok az vakit geçirirdi. İradeliydi ve uyanıktı. Her şarta tahammül gösterebilirdi ve bir cihan devleti kurmak istiyordu.

Alman müsteşrik Franz Babinger, “Mehmed II der eroberer und seine Zeit Weltenstürmer einer Zeitenwende. ” Adlı eserinde şöyle yazmaktadır: “Türk dünyası için Fatih günümüze kadar, bütün imparatorların en büyüğü olup, insan tarihinde başka herhangi bir şahsın kendisi ile karşılaştırılması zordur. Kudretli kişiliği, büyük Avrupa sahalarının dış görünüşünü değiştirmiştir. orta çağdan çıkarken insanları ve dünyayı görüş tarzında, Fatih’in kişiliği, zekası tesir altında bırakmıştır. ”

Adaletten kıl kadar ayrılmayan, kendisine takdir edilen iki mısralık basit şiir için sahibine bol lütufta bulunan ve bir çiçek yetiştirene 500 altın veren Fatih, her bakımdan devrinin üstüne çıkmış bir hükümdardır. Bu büyük cihangiri anlatmak için günümüze kadar binlerce kitap yazılmıştır.

Fatih Sultan Mehmed’in Evlilikleri:
1- Gülbahar Hâtûn; II. Bâyezid ile Gevher Sultân’ın annesi.
2- Gülşah Hâtûn; Karaman Oğullarından İbrahim Beğ’in kızıdır.
3- Sitti Mükrime Hâtûn; Dülkadiroğlu Süleyman Bey’in kızıdır.
4- Çiçek Hâtûn; Türkmen Beyi kızıdır.
5- Helene Hâtûn; Mora Despotu Demetrus’un kızıdır.
6- Anna Hâtûn; Trabzon İmparatorunun kızıdır; evlilikleri kısa sürmüştür.
7- Alexias Hâtûn; Bizans Prenseslerindendir.
Fatih Sultan Mehmed’in Kaç Çocuğu Vardı
Erkek Çocukları: 4 tane – Mustafa, İkinci Bayezid, Cem, Korkud.
Kızı Çocukları: 1 tane – Gevherhan Sultan.

FATİH SULTAN MEHMED HAN’ IN KRONOLOJİSİ
• 1431: Sultan Mehmet’ in doğumu
• 1451: Karaman Seferi ve Menteşe Beyliği’ nin ilhakı.
• 29 Mayıs 1453: İstanbul’un fethi ve Ayasofya’nın Camiye çevrilmesi
• 1454: Birinci Sırbistan seferi
• 1455: İkinci Sırbistan seferi
• 26 Temmuz 1455: Arnavutluk’ ta Berat Zaferi
• 1456: Cenevizlilere ait Ege Adalarının fethi
• 13 Haziran 1456: Üçüncü Sırbistan seferi
• 8 Kasım 1459: Semendire’ nin fethi
• 15 Mayı....
Devamını görmek için lütfen giriş yapınız veya Üye Olunuz.

Geri
Henüz yorum yapılmamıştır.

Oylar:
Average members rating (out of 10) : Henüz Oylanmamış   
Votes: 0