osmanlı Teması
RSS
Siteye Giriş Favoriler
  • Büyük Tutkular Yeteneğinide Kendisi Yaratır.(Fatih Sultan Mehmed Han)
  • Davamız Kuru Bir Cihangirlik Davası Değildir Davamız Bilakis İslam Davasıdır(Ertuğrul Gazi)
  • Osmanlılar Kainat Tarihinin Gördüğü En Büyük İmparatorluklardan Birini Kurdular.
  • Osmanlı Başarısının İki Sebebi: Devlet Teşkilatında Mükemmellik Ve Askeri Teknikteki Üstünlük İdi.
  • Osmanlı Başarısının Asıl Sebebi: Adalet Düzenindeki Üstünlük Ve İnsaniliktir.
  • Osmanlı Bu Gün: Dünyanın Geri Kalan Devletleri Toplam Gücü Üzerinde Bir Kudrete Sahiptir.

Osmanlı Devletinde Kaptanlıklar

Osmanlı Devletinde Kaptanlıklar
Osmanlı Devletinde Kaptanlıklar

Osmanlı Devleti’nde yerine getirilen görev itibariyle Kaptanlık olarak adlandırılan idari taksimat üniteleri de bulunmaktadır. Bunlar esasta rejime dahil olup, ilgili Kaptanlığın faaliyet alanı içindeki sahil sancaklarından müteşekkil birer eyalettirler. Meselâ, Derya Kaptanlığı aynı zamanda Cezayir-i Bahr-i Sefit Cezayir Eyaleti veya Kaptan Paşa Eyaleti olarak da anılıyordu.

Klasik dönemde Osmanlıda bulunan kaptanlıklar şunlardır: Derya Kaptanlığı, Tuna Kaptanlığı, Şattü’l-Arap Kaptanlığı ve Anapoli Kaptanlıkları vardı. Bunlardan ayrı olarak 17. asrın ortalarında Kavala Kaptanlığı diye anılan ayrı bir kaptanlık vardır. Ancak daha sonra Derya Kaptanlığına bağlanılmıştır.

Derya, Süveyş ve Anapoli Kaptanlıkları, denize, sahili bulunan sancaklardan oluşuyordu. Tuna Donanması Kaptanlığı ve Şattü’l-Arap kaptanlığı ise müstakil olup sancak kayd edilmemiştir. Kaptanlıklar içinde en yüksek dereceli olanı derya Kaptanlığı idi. Bu kaptanlık Ege ve Akdeniz’den sorumlu idi. Derya Kaptanlığı’nın dışındaki kaptanlara vezirlik rütbesi verildiğine pek rastlanmamaktadır. 1737’de Şattü’l-Arap Kaptanlığı Mir-Miranlık, Tuna Nehri Donanması kaptanlığı ise Mir-Livâlık ve Cezayir-i barb Beylerbeği pâyesi ile tevcih olunmuştur.

Kaptan Paşalar arz günlerinde Divan-ı Hümayûn’a gelip derecesine göre vezirlerin yanında otururlardı. Denizle ilgi bir konu divana intikal etmiş ise bu davalar kendisine havale olunur idi ve divanda belli bir yere oturarak bu konuları inceler ve bir karar verirdi. Denizle ilgili tayinlerden Kaptan Paşa sorumlu idi. Ama çok önemli konuları Vezir-i azama arz ederdi. Kendisine ait işlerde hüküm yazma ve tuğra çekme yetkisi vardı (Padişah namına).

1) Derya Kaptanlığı (Cezayir Eyaleti)

Osmanlı idari sistemi içinde Kapudanlık-ı Derya Kaptan Paşa Eyaleti olarak anılan ve özellikle Akdeniz adalarından ve Akdeniz’e sahili olan sancaklardan müteşekkil idi.

1526-1527 yıllarında düzenlendiği anlaşılan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun idari yapısını yansıtan bir defterde, Kaptan Paşa Eyaletinden söz edilmektedir. Sonradan bu eyalete katılan sancak ve adalar, o tarihte Rumeli eyaletine bağlıdır. Nitekim Eğriboz Rodos, Cezayir (adalar), Karhili ve Gelibolu, Rumeli eyaletine bağlıdır. Kocaili, Sığla (İzmir ve havalisi), Biga sancaklarının ise Anadolu Beylerbeğine bağlı olduğu görülmektedir. Yani adalar ele geçirildiğinde en yakın yönetim birimine bağlanmıştı. Yeni şartlar ve ihtiyaçlar nedeniyle oluşturulan Cezayir eyaletinin merkezi Gelibolu idi.

Beylerbeylik rütbesini alan Kaptan paşalar, Paşa Sancağı olarak Gelibolu sancağına mutasarrıf idiler. Derya kaptanlığına bağlı sancakları tasarruf edenler genellikle Derya umerasından olan paşa veya sancak beyi rütbeli kaptanlardı.

Kanunî’nin ilk zamanlarında eyaletin sancakları, Eğriboz, İnebahtı, Korkili, Midilli ve Rodos, II. Selim zamanında Cezayir-i Mağrip ve Sakız adası katıldı. Zira kaptan Paşa Eyaletinin sınırları çeşitli sebeplerden dolayı değişiyordu. 17. yüzyılın başlarında Foça ve Güzelce Ali Paşa’nın Kaptan-ı Deryalığında (1617-1619) Sakız, Nakşe, Andre sancakları da kaptan Paşa eyaletine verildi.

17.yy ortalarında 13 sancak olup 3’ü salyaneli diğerleri has suretiyle tasarruf edilmektedir.Bu dönemde eyalete, bağlı sancak sayısı 12-16 arasında değişmiştir. Bazı sancaklar arpalık suretiyle tasarruf edilmiştir. Meselâ; 1702 yılında Eğriboz Sancağı Turhala ve Karlıili sancaklarıyla beraber arpalık suretiyle İsmail Paşa’nın tasarrufundadır. Kocaili Sancağı da 1 Temmuz 1739’da Mustafa Paşa’ya verilmiştir. XVII. Yüzyılın ortalarında salyaneli olarak zikredilen 3 sancak Nakşe Bere, Sakız ve Mehdiye’dir. Ama Mehdiye Sancağı bu dönemin başlarında Tunus Eyaletine bağlanmıştır. Sakız ve Nakşe Bere sancaklarının ise salyaneleri statüleri devam etmiştir.

17.yy’da Kaptan Paşa eyaleti haslı ve salyaneli olarak iki kısıma ayrılmıştı. Bunlardan Kaptan Paşa Sancağı olan Gelibolu, Ağrıboz, İnebahtı, Midilli, Sığacık, Kocaeli, Karlıeli, Rodos, Biga ve Mezistre sancakları haslı biraz önce değindiğimiz sakız, Nakşe, Mehdiye ise salyaneli yani yıllıklı sancaklardı. Kaptan Paşa sancaklarından Sığla yani İzmir ve hevalisi tersane kethüdasının hası idi. Yani oranın sancak beyi İstanbul’da olup vazifesi İstanbul’da idi.

Kaptan Paşa Eyaletine bağlı sancak beylerine Dergahbeyleri denirdi. Bunlar kendi sancaklarındaki zeamet eshabı ve tımarlı sipahileriyle beraber kendi has ve salyanelerine göre kadırğalarla sefere çıkarlardı.17. asırda Kaptan Paşa eyaletindeki Gelibolu sancağında 12 zeamet, 32 tımar, Ağrıbozun 12 zeamet ve 188 tımarlısı olup sancakbeyi bir gemi ile denize sefere çıkardı. İnebahtının 13 zeameti ve 287 tımarı vardı. Midillinin 4 zaimi ve 83 tımarlısı, Sığacak’ın 32 zeameti ve 230 tımarlısı, Kocaeli’nin 25 zeameti 187 tımarlısı, Karlı ili’nin 11 zaimi 119 tımarlısı, Rodos’un 5 zaimi 71 tımarlısı, Biga’nın 6 zeameti, Morada’ki Mezis’te sancağının 16 zeameti 91 tımarlısı vardı. Bunların hepsinde birer gemi olup seferlere katılırlardı. 17. asırda toplam olarak Kaptan Paşa eyaletine bağlı sancaklardan deniz seferine 138 zaim ve 1434 tımarlı sipahi katılırdı.

Evliya Çelebi 1672’de Hacc’a Batı ve Güney Anadolu’yu gezmiş, Sakız, Rodos başta olmak üzere birkaç adaya uğramıştır. Diğer adalardaki bilgilere göre eyalet 15 sancaktan oluşuyordu. Evliye Çelebi, haslı olan yerlerin has miktarlarını vermiştir. Bu bilgilere göre Egriboz’un 400.000, Karlıili’nin 30.000, İnebahtı’nın 300.000, Rodos’un 277.000, Midilli’nin 300.000 Mezistre’nin 319.000 akçedir.

Yine Ali Paşa’nın eserinde de Gelibolu’daki Kaptan Paşa’nın hassı 885.000 akçedir. Egriboz sancak beyinin ki 440.000, İnebahtı sancak beyinin 300.000, Karlıili’nin sancak beyinin hassı 264.437 akçe, Mezistre sancak beyinin 240.000, Kocaili sancak beyinin 246.526, Biga’nın sancak beyinin 213.880, Sığla’nın sancak beyinin hassı 300.082 akçe olarak gösterilmiştir.

731 numaralı Cezayir Eyaleti Tımar Defterlerine göre eyaletin zeametlerinin toplamı 5.700.425 akçedir. Yine aynı deftere göre eyaletin tımarlarının toplamı 12.150.890 akçedir.

1 numaralı toplamdan anlaşılacağı üzere sancaklar içinde en fazla gelire 5.286238 akçe ile Mora sahiptir. En az gelire ise 240.720 akçe ile Rodos sahiptir. Yani I. Ahmed döneminde (1603-1617) eyaletin toplam geliri 5.700.425 akçedir. Bu toplamın eyalet gelirine oranı ise %31.9’dur. tımarların toplamı ise 12.150.890 akçedir ki bu miktarın toplam eyalet içindeki yeri %68’dir. Midilli sancağının ise dönemdeki toplam geliri ise 740.423 akçedir. Bunun toplam eyalet gelirine oranı %4.37’dir.

18. asrın başlarında eyalete bağlı sancaklardan Rodos, Dimyad ve İskenderiye Sayaneli olarak Anapoli kaptanlığına bağlandı. Andıra Sancağı, Kaptan Paşa’ya has tayin edilmiş ve sancak tevcihi yapılmamış ve 1731-1740 arası sancak olarak tevcih olunmamıştır. Bunun yanı sıra 1701-1702’de Süveyş Kaptanlığına bağlı olan Kocaili ve Karlıili sancakları 1731-1740’da Derya Kaptanlığına ilhak olmuştur. Mora 1683-1699 savaşları sonunda elden çıkmış olduğundan 1688-1702 yıllarına ait taksimat ve tevcihat kayıtları içinde bulunmamaktadır. Ama daha sonra tekrar hakimiyete girince Anapoli muhafızlığı ile muhasallık olarak kaydedilmiştir. 18. asrın başlarında kaydedilmeyen Cimi Sancağı ise Kaptan Paşa’nın tasarrufunda olduğu için tevcihata tabi tutulmamıştır.

Osmanlının azamet devrinde Kaptan Paşa eyaleti, Doğu Akdeniz’de İskenderun körfezinden, Cezayir-i Garb’a kadar hemen hemen bütün Akdeniz sahillerini kapsıyordu. Bir müddet sonra devlet idaresinde gevşeme ve kanunlara yavaş yavaş uyulmaması üzerine eyaletin hudutları değişikliğe uğradı. Mezistre sancağının Mora Eyaleti halini alması, Karlıili Sancağında Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından muhasallık yapılması üzerine Kaptan Paşa eyaletinin sınırları Mora’dan ve Adriyatik sahillerinden çekildi.

Cezayir-i Garb eyaleti ise 1642’de Uzun Piyale Paşa’nın Batı Akdeniz seferinden sonra Levent Kaptanlarından “dayı” denen denizcilerin eline geçerek yani müstakil bir hal aldı. Bu olaylar Cezayir’in yönetiminin eline geçirmişler ve Merkezin emirlerini pek dinlemiyorlardı. Dayılarını da kendi içlerinden kendileri seçiyorlardı.

1830’a kadar süren Cezayir’deki Osmanlı Türk hakimiyeti idari bakımdan, Beylerbeyi devri (1518-1587), Paşalar Devri (1587-1569), Ağalar Devri (1659-1671) ve Dayılar Devri (1671-1830) diye 4’e ayrılır.

18. asrın başlarında Kaptan Paşa, eyaleti Ege Adaları ile Anadolu ve Rumeli sahilindeki bir kısım sancakları içine alıyordu. Limni ile Bozcaada 1656’da Sakız ise 1694’te Venediklilerin istilalarına uğradı. Yunan isyanında sakız bir ara Rumların eline geçti. Yunanistan’ın kurulmasından Akdeniz’den Kaptan Paşa eyaleti, Halil Rıfat Paşa’nın kaptanlığı esnasında (1829-1932), 1831’de yeniden tanzim ve tahrir edilerek eyalet merkezi Biga (Kale-i Sultaniye) sancağına nakledildi. Tanzimat döneminde, sivil ve askeri idarelerin ayrılarak, vilayetlerin teşkili tarihinde, Kaptan Paşa eyaletinin sınırları kesinleşti.

1577-1584 arası İspanyollar ile Osmanlı arasında Akdeniz’e hakim olma mücadelesi kızıştığında, Derya Kaptanlığı Donanması ile Portekiz Donanması arasında bir çok ufaklı-büyüklü deniz muharebesi oldu.

Kaptanlık ve Sancaklar

1. 1- Kaptanlık

a- Abdulfettah Paşa: 1 Eylül 1701 tarihinde Derya Kaptanlığı tevcih edilmiş ve 15 aralık 1701 tarihinde Rumili Beylerbeyiliği pâyesi verilmiştir. 6 Mart 1702 tarihinde Midillü Sancağı Alaybeyi tayinin Abdulfettah Paşa’nın arzı üzerine gerçekleşmesi bu tarihte halen görevde olduğunu göstermektedir.

Abdulfettah Paşa’dan sonra 1713 yılına kadar Derya Kaptanlığı görevini yürüten paşaların isimlerini Alaybeyi tevcih Defterleri’nden tesbit edebilmekteyiz. Ancak bu Paşaların hangi tarihte bu göreve başladıkları ve ayrıldıkları konusunda tam bir tarih vermek mümkün değildir. Bu itibarla 1704-1713 tarihleri arasındaki paşaların sadece hangi tarihlerde fiilen bu görevi yürüttüklerini belirtmekle iktifa edeceğiz.

b- Vezir Osman Paşa: 6 Mart 1704 – 21 Nisan 1704
c- Vezir Mehmed Paşa: 28 Aralık 1704
d- Beylerbeyi Abdurrahman Paşa: 6 Ocak 1705 – 5 Mayıs 1705
e- Vezîr Veli Paşa: 29 Ocak 1706 – 7 Aralık 1706
f- Vezîr Hacı İbrahim Paşa: 4Şubat 17007 – 9 Ocak 1909
g- Vezîr Muhammed Paşa: 26 Şubat 1710 – 6 Mayıs 1711
h- Vezîr Hacı Ahmed Paşa: 18 Ocak 1712 – 9 Ocak 1713
ı- Beylerbeyi İbrahim Paşa: 3 Nisan 1713 – 9 Mart 1713
j- Süleyman Paşa: Kapudane-i Hümâyûn Kaptanı olub rütbe-i vezaret ile 2 Nisan 1718 tarihinde Derya kaptanlığı tevcih edilmiştir.
k- Hacı Mehmed Paşa: 10 Kasım 1734 tarihinde yapılan Midilli Sancağı tevcihi Derya Kaptanı Vezîr Hacı Mehmed Paşa’nın arzı üzerine olmuştur. Bu sebeple, zikredilen tarihde fiilen bu görevi yürüttüğünü söylemek mümkündür.
l- Süleyman Paşa: Derya ümerâsından olub 28 Ocak 1737 tarihinde Derya Kaptanlığı tevcih edilmiştir. 2 Nisan 1737 tarihinde rütbe-i vezâret ihsan olunmuş, 3 Şubat 1738, 15 Ocak 1739 ve 10 Kasım 1739 tarihli ibkâ emirleri ile de görevini devam ettirmiştir.

1. 2- Rodos Sancağı

a- Hasan Kaptan: Magosay’la birlikte 6 Aralık 1699 tarihinde tevcih edilmiştir.
b- Abdurrahman Paşa: Derya ümerâsından olup, 18 Temmuz 1701 tarihinde Rodos Sancağı tevcih edilmiştir. Alaybeyi tevcih kayıtlarına göre Abdurrahman Paşa 11 Kasım 1706 tarihinde halen bu görevi yürütmektedir.
Rodos Sancağı 1735-1736 tarihli defterde hem Kapudanlık-ı Derya hem de Anapoli Kaptanlığı içerisinde yazılmıştır. Ancak Kapudanlık-ı Derya bünyesinde zikredilirken bu dahi zîre kaydolunmuştur ibaresi düşülmüştür. Bu sebeple Anapoli Kaptanlığı’na bağlı olduğu yıllara ait tevcih kayıtlarını ilgili kaptanlığın içerisinde vereceğiz.

1.3- Değirmenlik ve Mesenturî Sancağı

a-Mehmed Paşa: Sâbık Tuna kaptanı’dır. Değirmenlik Sancağı ile birlikte 3 Mart 1699 tarihinde kendisine tevcih olunmuştur.

1.4- Sığla Sancağı

a- Mehmed Paşa: Sâbık Tuna kaptanı olup, Değirmenlik Sancağı ile birlikte 3 Mart 1699 tarihinde kendisine tevcih olunmuştur.

1.5- Andıra Sancağı

1701 – 1702 tarihli deftere göre Kaptan paşa’ya has olarak tayin olunmuştur.

1. 6- Karlıili Sancağı

Derya kaptanlığı’ndan önce Süveyş Kaptanlığı’na bağlıdır. Bu sebeple Süveyş Kaptanlığına bağlı olduğu dönemle alâkalı tevcih kayıtlarını ilgili kaptanlık içerisinde vereceğiz.
Ahmed Paşa: Sabık Rikâb-ı Hümâyûn Kaymakamı’dır. 2 Temmuz 1736 tarihinde has suretiyle Karlıilisancağı tevcih olunmuşdur.
Yusuf Paşa-zade Hasan Paşa: Eski Karlıili mutasarrıfıdır. 19 Ağustos 1737 tarihinde adı geçen sancak yine kendisine tevcih olunmuştur.
Sarı Ahmed Paşa: Boğdan muhafazasında bulunmaktadır. 1 Ekim 1938 tarihinde Karlıili Sancağı tevcih edilmiştir. Boğdan Voyvodası ile ittifak ile muhafaza-i memlekete ikdam etmek şartıyla 28 Eylül 1739 tarihli bir ibkâ emri ile görevine devam etmesi kararlaştırılmıştır.

1.7- Senturin Sancağı

a- Mehmed Bey: Fıkate kaptanlarından olup, 19 Mayıs 1688 tarihinde Senturin Sancağı tevcih edilmiştir.

1.8- Nakşa Berre Sancağı

a- Ahmed Paşa: Derya ümerâsından olup, 23 Mart 1699 tarihinde Nakşa Berre Sancağı tevcih edilmiştir.

1.9- Kavala Sancağı

a- Abdi paşa-zâde İbrahim Bey: Derya ümerâsından olup, arz-ı hâli mûcebince 10 Ağustos 1702 tarihinde Kavala Sancağı tevcih edilmiştir.
b- Hüseyin Bey: Sâbık Kırşehri Sancakbeyi’dir. 30 Nisan 1717 tarihinde muhafazası şartıyla Kavala Sancağı tevcih edilmiştir.


1.10- Midillü Sancağı (Eskerüs ile birlikte)


a- Mehmed Bey: Derya ümerâsından olup, 24 Ocak 1696 tarihinde Midillü Sancağı tevcih edilmiştir.
b- Hasan Paşa: Derya ümerâsındandır. 7 Mat 1701 tarihinde adı geçen sancak kendisine tevcih edilmiştir.
Midillü Sancağı daha sonraki yıllarda Anapoli Kaptanlığına bağlandığı için bundan sonraki tevcih kayıtlarını ilgili kaptanlık içerisinde vereceğiz.

1.11- Sakız Sancağı

a- Kasım Bey: Derya ümerâsından Hazma Paşanın kerdeşidir. 5 Mayıs 1695 tarihinde Sakız Sancağı tevcih edilmiştir.

1.12- Eğriboz Sancağı

a- İsmail Paşa: Tırhala ve Karlıili sancaklarıyla birlikte 29 Nisan 1702 tarihli bir ibkâ emri ile arpalık suretiyle yine kendisine verilmiştir.
b- Osman Paşa: 20 Aralık 1704 ve 14 Temmuz 1705 tarihli alaybeylik tevcih kayıtlarından Osman Paşanın zikredilen tarihlerde fiilen Sancağı tasarruf göstermektedir.
c- Hacı İbrahim Paşa: 16 Ocak 1706 ve 15 Mayıs 1706 tarihli alfabeyi tevcih kayıtlarında İbrahim Paşa’dan Eğriboz muhafızı olarak bahsedilmesi zikredilen tarihlerde fiilen Sancağı tasarruf göstermektedir.
d- Ali Paşa: Sâbık Bostancıbaşı’dır. 22 Eylül 1716 tarihinde muhafazası şartıyla Eğriboz Sancağı tevcih edilmiştir.
e- Köprülü-zade Es’ed Paşa: 8 Şubat 1718 tarihinde muhafazası şartıyla Eğriboz Sancağı tevcih edilmiştir.
f- Ahmed Paşa: Tasarruf ettiği Eğriboz Sancağı 7 Kasım 1736 tarihli bir ibkâ ile yine kendisine verilmiştir.
g- Muhammed Paşa: Eski vezir-i âzamlarındandır. 6 Ağustos 1737 tarihinde adı geçen sancak kendisine tevcih edilmiştir. 17 Kasım 1738 ve 10 Kasım 1739 tarihli ibkâ emirleri ile görevine devam ettirilmiştir.

1.13- Mezistre Sancağı

a- Mehmed Bey: Sâbık Kul Kethûdâsı’dır. Sefere gitmek şartıyla 22 Nisan 1695 tarihinde mezistre Sancağı tevcih edilmiştir.
Mezistre Sancağı 1735-1736 tarihli defterde sadece ismiyle zikredilmiş sancakbeyi tevcihi kaydedilmiştir.
1.14- İnebahtı Sancağı

a- Ömer Paşa: Sâbık Trabzon Valisi olup, 21 Eylül 1701 tarihinde inebehtı Sancağı tevcih edilmiştir.
b- İsmail Paşa: 23 Temmuz 1702 tarihinden önce İnebahtı Sancağı’nı tasarruf etmiş ve bu tarihte Kefe Eyaleti tevcih edilmiştir.
c- Ahmed Paşa: 5 Temmuz 1706 tarihli alaybeyi tevcih kaydında, Ahmed Paşa’nın arpalık suretiyle inebahtı Sancağını tasarruf ettiği belirtilmektedir.
d- Mustafa Paşa: 12 Şubat 1709 tarihinde fiilen İnebahtı Sancağını tasarruf etmektedir.
e- Hüseyin Paşa: 10 Ocak 1711 tarihli alaybeylik tevcih kaydında zikredilen tarihte Hüseyin Paşa’nın İnebahtı Sancağı’nı tasarruf ettiği kayıtlıdır
f- Fazlı Paşa: 3 Nisan 1713 tarihinde İnebahtı Sancağı Fazlı Paşa tarafından tasarruf edilmektedir.
g- Osman Paşa: Sâbık Asitane Kaymakamı’dır. Arpalık suretiyle tasarruf ettiği İnebahtı Sancağı 12 Kasım 1717 tarihli bir ibkâ emri ile yine kendisine verilmiştir.
h- Numan Paşa: 7 Kasım 1736 tarihli nir ibkâ emri ile tasarruf ettiği İnebahtı Sancağı muhafazası şartıyla tekrar kendisine verilmiştir.
ı- Abdullah Paşa: Sâbık vezîr-i âzamlardandır. İnebahtı Kalesi muhafazası şartıyla adı geçen sancak kendisine tevcih edilmiştir. 17 Kasım 1738 ve 10 Kasım 1739 tarihli ibkâ emirleri ile devam ettirilmiştir.

1.15- Mora Muhassıllığı Sancağı (Anapoli Muhafızlığı ile Birklikte)

a- Ahmed Paşa: Tasarruf ettiği Mora Sancağı 20 Kasım 1736 tarihli bir ibka emirliği ile Anapoli kalesi muhafazası şartıyla yine kendisine verilmişir. 23 Aralık 1737, 17 Kasım 1738 ve 10 Kasım 1739 tarihli ibkâ emirleri ile Görevine devam ettirilmiştir.

1.16- Kocaili Sancağı

Kocaili Sancağı Derya Kaptanlığı’ndan öne Süveyş kaptanlığı’na bağlıdır. Süveyş Kaptanlığı’na bağlı olduğu yıllarla alâkalı tevchleri ilgili kaptanlık içerisinde vereceğiz .
a- Osman Paşa: 31 Aralık 1703 tarihinde Kocaili Sancağı Alaybeyi tevcih kaydında arpalık suretiyle adı geçen Sancağı tasarruf ettiği belirtilmektedir.
b- Süleyman Paşa: Sâbık Kılburun Sancağı mutasarrıfıdır. 21 Eylül 1716 tarihinde Mezistre muhafazası şartıyla ber-vech-i arpalık Kacaili Sancağı tevcih edilmiştir.
c- Ahmed Paşa: Anapoli Kalesi muhafazasında olup, zikredilen kalenin muhafazası şartıyla 8 kasım 1717 tarihinde arpalık suretiyle Kocaili Sancağı tevcih edilmiştir.
d- Kürd İbrahim Paşa-zâde İbrahim Paşa: Tasarruf ettiği Kocaili Sancağı, Tersane-i Amire’ye iktiza eden gerek mübayaa ve gerek ocaklık olan kerestenin kat’ ve tahsil ve naklinde ve sair umûr-ı mühimmâtın temeşşitinde bezl-i kudret şartıyla sefere me’mûriyyetten avf olunmak üzere 21 Eylül 17 Kasım 1738 tarihli ibkâ emirleri ile aynı görevine devam ettirilmiştir.
e- Mustafa Paşa: Sâbık Musul Valisi’dir. 1 Temmuz 1739 tarihinde Rikâb-ı Hümâyûn tarafından arpalık suretiyle Kocaili Sancağı tevcih edilmiştir.

1.17- İskenderiyye Sancağı

a- İbrahim Paşa: 2 Mayıs 1699 tarihinden önce İskenderiyye Sancağı’nı tasarruf etmiştir. Kendi isteği ile bu görevden ayrılmıştır.
b- Osman Paşa: İbrahim Paşa’nın oğludur. İbrahim Paşa’nın feragatinden dolayı 2 Mayıs 1699 tarihinde İskenderiyye Sancağı kendisine tevcih edilmiştir.
c- Arslan Paşa: 6 Eylül 1718 tarihinden önce İskenderiyye Sancağı’nı tasarruf etmiştir. Bu tarihte Arslan Paşa’ya Ohri Sancağı tevcih edilmiştir.
İskenderiyye Sancağı daha sonraki yıllarda Anapoli Kaptanlığı’na bağlandığı için diğer tevcih kayıtlarını ilgili kaptanlık içerisinde vereceğiz.
1.18- Dimyad Sancağı (Reşid Sancağı ile birlikte)
a- Hasan Paşa: Derya ümerâsından olup, 28 Mart 1698 tarihinde Dimyad ve Reşid sancakları tevcih edilmiştir.
Dimyad ve Reşid sancakları da daha sonra Anapoli Kaptanlığı’na bağlandığı için diğer tevcih kayıtlarını zikredilen kaptanlık içerisinde vereceğiz.

2) Tuna Kaptanı

Osmanlı Devleti Macaristan’ı işgal ettikten sona Tuna Nehri’nde de donanma yapılmış ve Tuna Kaptanlığı ihdas edilmiştir.

Tuna ince donanması nehrin Osmanlı ticari trafiğini, su ulaştırmasını da kontrol etmiş ve güvenlik altına almıştır. Orta Avrupa seferlerinde orduya paralel olarak hareket etmiştir.

Tuna Kaptanlığı önce iki ayrı bölgeye ayrılmış olup, biri nehrin doğduğu yerden Vidin’e, diğeri Vidin’den Budin’e giderdi.

Tuna Kaptanı Silistre’de oturan bir bahriye sancakbeyiydi. 18. asırda tuna Kaptanlığı Başbuğluk-ı Donanma-yı Nehri Tuna şeklinde kaybetmiş ve beylerbeyi pâyeli paşalar tarafından yönetilmiştir. Bunlara “Başbuğ” denilmiştir. Tuna Nehri’ndeki gemilerin sevk ve idaresi ve gemilerin imalinden Tuna Nehri Donanması Başbuğu sorumluydu.

Başbuğlar genellikle donanma içindeki üst dereceli görevlilerden seçilirdi. Mesela; 1737-1739 yılları arasında görev yapan iki kaptandan birisi eski üstü açıklı başbuğu, diğeri ise eski girdap ağasıdır. Tuna Donanması başbuğları aynı zamanda Tersane-i Amire Kethüdalığı yaparlardı.

Tuna Kaptanı, Tuna deltasından Avusturya’ya kadar bütün Tuna Nehrinden sorumlu idi. Nehir boyunca Avusturya sınırına kadar olan Türk kalelerine cephane, asker, erzak gibi lojistik işlerde, Macaristan’a ve Orta Avrupa’ya yapılan seferler de bunların dışında Tuna Donanmasındaki gemilerin ateş gücünden, ve ordunun emniyetini sağlamazı açısından böyle bir öneme sahipti. Bütün bunlar, Tuna kaptanının göreviydi. Başbuğun emrinde deniz askerlerinden başka 2000 azab (Deniz piyadesi, bahriye silâhendâzı) vardı. Seferlerde emrindeki hafif kadırgaların sayısı 100’e yaklaşırdı. Barışda ise 20 ince kadırga devamlı şekilde nehirde gezerdi. Bu nehir kadırgaları 18 veya 20 oturak olup kürekçi sayısı 72 ilâ 120 arasındaydı. Nehir bundan büyük kadırgalara uygun değildi. Kadırgalar toplarla silahlandırılmıştı. Donanmanın Tersanesi Rusçuk’ta idi . fakat Budin başta olmak üzere Tuna üzerinde 10 kadar küçük tersane daha vardı. Bundan ayrı nehir limanında da küçük kızak tersaneleri vardı.

Karlofça Antlaşması ile (1699) Macaristan’ın (Tameşuar Müstesna) Avustralyalılara terk edilmesi ile Tuna’daki donanma 19 kalite ve 5 büyük ve 28 küçük firkateyn ve 3 şayka ve 100 üstü açık denilen nakliye kayığından müteşekkil idi. Üstü açıklardan 12’si Rusçuk da bulunuyordu. Tuna gemilerinden aktarma, şalape, kırlangıç gemileri Tuna’nın muhafazası için kullanılıyordu. Tuna7dan geçecek zahire ve mühimmat gemilerini emniyet içinde sevk etmek için tayin olunan memura “Girdap Oğlanı” denilirdi. Bunlardan başka üstü açık denen gemilere bakan ve onların techiziyle mükellef olan memura da “Açıklar Ağası” denilirdi.

Rusçuk sahilinde bir tersane olub Tuna donanması çok zaman burada kışlarlardı. Bu tersanelerde hafif donanma yapılır ve gemi tamir olunurdu. Marsigli, 17. asır sonlarına doğru Tuna nehrindeki Osmanlı donanmasının birinci sınıf yarım kadırga şeklindeki gemilerden oluştuğunu ve bunları 18-20 oturaklı olduğunu ve her oturakta iki veya üz kürekçi olduğunu yazıyor.

Yine burada 14-16 oturaklı, iki kürekli ve üçüncü sınıf olarak iki tarafından 8 ilâ 10 kürek olduğunu yazmakta ve bunların miktarının çok olduğunu bildirmektedir. Bu gemilerin kullanışları pek kolay ve her türlü harekete müsaitti. Bunları kullananlar nehirlerden aşağı süratle nasıl giderlerse yukarı doğru da aynı süratle giderlerdi.

Tuna gemilerinin en büyüklerinde altı veya yedi fundluk ikişer top ve diğerlerinde yarım fundluk küçük toplar bulunurdu. Belgrad muharasasında bu Tuna gemileri uzun müddet harp nizamında kalmışlar ve kaleyi nehir tarafından muhafaza etmişlerdir.

2.1- Başbuğluk
a- Mehmed Paşa: 3 Mart 1699 tarihinden önce Tuna kaptanı olarak görev yapmış ve zikredilen tarihde Değirmenlik ve Sığla Sancağı tevcih edilmiştir.
b-Mustafa Paşa: 26 Ekim 1737 tarihinden önce Tuna Nehri Donanması Başbuğluğu olarak görev yapmış ancak yaşının ilerlemesi ve Tuna Donanması gemilerini imal ve istihdamına kudreti kalmamsı üzerine görevden alınmıştır.
c- Mahmud Paşa: Tuna donanması kaptanlarından olup Asakçı da üstü açıklı Başbuğu ve eski tersane-i amire Kethüdâsıdır. Mustafa Paşanın görevden alınması üzerine 26 Ekim 1737 tarihinde Tuna Nehri donanması başbuğluğu Cezayir beylerbeyliği payesi ile kendisine verilmiştir. Mahmud Kaptana 23 Ağustos 1738 tarihinde tersane-i amire Kethüdâlığı tevcih edilmiş ve görevden ayrılmıştır.
d- Ahmed Paşa: Sâbık Girdap Ağasıdır. 30 Ağustos 1738 tarihinde ;Cezayir-i garp beylerbeyliği payesiyle Tuna nehri donanması Başbuğluğu tevcih edilmiş 6 Eylül 1739 tarihli bir ibkâ emriyle görevine devam ettirilmiştir.
e- Mahmud Paşa: Eski Tuna nehri donanması Başbuğudur. 10 Kasım 1739 tarihinde Tersane-i amire kethüdâlığı görevine ilaveten yeniden Tuna nehri donanması Başbuğluğu tevcih edilmiştir.
Tuna Nehri Donanması Başbuğu olan Paşalar aslında Mir-liva rütbesinde olup Cezayir-i Garb Beylerbeyliği payelidirler.

3) Süveyş Kaptanlığı

Osmanlılar, Mısır ve Kızıldeniz sahillerini ele geçirdikten sonra buraların Portekizlilerden korunması ve eskiden mevcut olan Süveyş tersanesinden istifade etmek maksadıyla aynı bir donanma kurmuşlardır. Süveyş donanmasını ilk defa Mısır Beylerbeyi, Hadım Süleyman Paşa seksen parça olarak yaptırmıştı. Bu donanmada 30 kadırga bulunuyordu.

1539-1552 yılları arasında yapılan Hint seferleri Süveyş donanması vasıtasıyla yapılmış ve Piri Reis ve Seydi Ali Reis gibi önemli Osmanlı Denizcileri bu donanmanın kaptanı olarak görev yapmışlardır. 16. asırda donanmaya bağlı 30 kadırga bulunuyordu. Süveyş donanması Mart 1560’da müstakil bir kaptanlık haline getirilerek Süveyş kaptanlığı olarak anılmaya başlandı.

16. asrın son yarısından itibaren Osmanlıların Yemen Habeş sahilleriyle Basra havalisini elde etmeleri Süveyşte kuvvetli bir donanmanın bulundurulmasını zaruri kılmıştı. Bu donanma Hindistan sahillerine kadar gitmiş ve müteaddit defalar Portekizlilerle çarpışmıştı. Bundan başka büyük İslam Devletlerince büyük bir rabıta gösterilen hilafetin, Osmanlılara geçmesi dolayısıyla bu devletler, Türkiye’ye karşı manevi bir bağlantı duyduklarından Osmanlıların siyasetlerine uygun gelen bu cihetten de Süveyş donanmasına ehemmiyet vermeleri icab ediyordu.

16. asrın sonları ve 17. asrın başlarından itibaren Süveyş Kaptanlığı önemini yitirmeye başlamıştır ama mevcudiyetini devem ettirmeye başlamıştır. Bu tarihten itibaren Süveyş kanalının önemini yitirmesinde coğrafi keşifler ile Avrupa’nın Hindistan’a giden yeni yollar bulması önemli bir sebep olmuştur. Süveyşdan-zâde isimli bir kaptanın idaresindedir. 1698-1702 yılları arasında Süveyş kaptanlığına bağlı sancaklar şunlardır;

1) Kaptanlık Merkezi

2) Kocaili

3) Karlıili

Süveyş Kaptanlığı 4 Mayıs 1702’de ber-vech-i te’bid Mahmud’a verilmiştir. Kocaili Sancağı 10 Ocak 1698’de Anadolu’da tahrir hizmeti gören Osman Paşa’ya (Avrupa’daki suretiyle) Karlıili Sancağı ise Eğriboz ve Tırhala Sancağı ile birlikte 29 Nisan 1792’de Arpalık suretiyle İsmail Paşa tarafından tasarruf edilmektedir.

Süveyş Kaptanlığı 1735-1736 tarihli defterlerde sadece ismen zikredilmiş ve muhtemelen ki tevcihata tabi tutulmamıştır. Nitekim aynı yıllardan daha önce Süveyş kaptanlığına bağlı olan Kocaili ve Karlıili sancakları Derya Kaptanlığı’na bağlıdırlar.

Osmanlı, Süveyş’in önemini kaybetmesi üzerine Sokollu Mehmet Paşa döneminde, Portekiz tehlikesini bertaraf etmek, Hindistan’dan Hicaz’a gelen Müslümanların aynı zamanda Hindistan ve Yemen ticaretini elde etmek için Süveyş kanalının açılmasına karar vermiş ve bu hususta keyfiyeti (1568 ikinci kanun 12) tarihli bir hükümle Mısır Beylerbeğisine bildirmiştir. Bu hükümde Portekizlilerin istila niyetiyle Hindistan’a teaddileri ve haccetmek için Mekke’ye gelecek olan Müslümanlara bu yolu kapamaları dolayısıyla Hadim-i Haremeyn olan padişah tarafından din düşmanının elinde bulunması caiz olmayan Hindistan’ın kurtarılarak o havalinin temizlenmesi icab ettiği ve donanmanın Süveyş denizine geçmesi için bir kanalın açılması lazım bu işin vakıf ehli mimar ve mühendislere tetkik ettirib açılacak kanalın mahalli ile tul ve arzının ve kaç gemi girebileceğinin bir raporla acele bildirilmesi emrolunmuştu. Fakat Akdeniz hadiseleri sebebiyle kanalın açılması mümkün olmamıştır.

3.1-Kaptanlık


a-Mahmud Paşa : 4 Mayıs 1702 tarihinde ber-vech-i te’bid Süveyş Kaptanlığı tevcih edilmiştir. Beylerbeyi rütbelidir.
Daha sonraki yıllarda Süveyş Kaptanlığı kaldırılmış ve muhtemelen Derya Kaptanlığı’na bağlanmış olmalıdır. Zira bu kaptanlığa bağlı Kocaili ve Karlıili sancakları da daha sonra Derya Kaptanlığı içerisinde yazılmışlardır. 1735-1736 tarihli defterde sadece ismen zikredilmiş olması ve tevcihle alâkalı bir kaydın bulunmaması Süveyş Kaptanlığı’nın kaldırıldığını teyid etmektedir.

3.2-Kocaili Sancağı


Osman Paşa : Anadolu tahririne me’mur olup, 10 Ocak 1698 tarihinde –muhtemelen arpalık suretiyle- Kocaili Sancağı tevcih edilmiştir.
3.3-Karlıili Sancağı
İsmail Paşa : Rumili Eyaleti’ne bağlı Tırhala ve Derya Kaptalığı’na bağlı Eğriboz sancakları ile birlikte 29 Nisan 1702 tarihli bir ibkâ emri arpalık suretiyle yine kendisine verilmiştir.

4) Şattü’l-Arap Kaptanlığı


Şattü’l-Arap, Fırat ve Dicle nehirlerinin suları ile meydan gelen ve içinde med-cezir hareketleri hissedilen nehir halicine verilen isimdir. Yani, Fırat ile Dicle arasında kalan topraklara denir.

Basra Körfezi’ndeki gemilerin sevk ve idaresinden sorumlu olan Kaptanlıktır. Bu kaptanlık da diğerlerinde olduğu gibi, Beylerbeyi rütbeli paşalar tarafından yönetiliyordu. Mesela 8 şubat 1737 tarihinde Şattü’l-Arap kaptanlığına tevcih edilen İbrahim Paşa eski tersane kethüdası olup, mir-miranlık ile bu göreve teyin edilmiştir. Bağdat ve Basra havalisinde bu yıllarda Beylerbeyi Hasan Paşa ve onun ölümünden sonra, oğlu Ahmet Paşa’nın uzun süreli bir nüfuz tesis ettiklerini biliyoruz. Hatta Bağdat valilerinin bir müddet sonra Basra eyaletini tasarruf ve idare ettikleri de malumdur. Bu sebeple Şattü’l-Arap Kaptanlığına getirilecek kişilerin bu beylerbeyinin teklifi doğrultusunda tayin edildiğine rastlanmaktadır. Mesela; 8 Şubat 1737 tarihde bu göreve getirilen ve 10 Kasım 1739 tarihinde halen iş başında olan İbrahim Paşa Bağdat valizi Vezir Ahmed Paşa’nın teklifi ile Şattü’l-Arap Kaptanı olmuştur.

Osmanlılar 16. asrın son yarısında Basra ve havalisini muhafaza etmek için Birecik’te küçük bir tersane kurarak burada bazı gemiler yaptıkları gibi 18. asrın ortalarında Fırat nehri için hafif bir filo vücuda getirmişlerdi. 1734 tarihli bir vesikaya göre Birecik tersanesinde 60 adet nehir gemisi yaptırılmaya teşebbüs edilmişti. Bunlardan 20 tanesi firkate ve 40 tanesi daha küçük gemilerden olacaktı.

4.1- Kaptanlık


a- Musa Paşa: 8 Şubat 1737 tarihinden önce Şattü’l-Arap Kaptanlığı görevini yürütmüş ve zikredilen tarihte görevden ayrılmıştır.
b- İbrahim Paşa: Sâbık Tersane kethüdâsıdır. 8 Şubat 1737 tarihinde Mir-i Miranlık ile Şattü’l- Arap kaptanlığı tevcih edilmiştir. 17 Kasım 1738 ve 10 Kasım 1739 tarihli ibkâ emirleriyle aynı görevine devam ettirilmiştir.


5) Anapoli Kaptanlığı
Mora Yarımadasının idare merkezi durumunda olan Anapoli, Mora’nın doğusunda ve deniz kenarında bulunmaktadır. 1983-1699 yılları arasında cereyan eden 16 yıl savaşları esnasında 1686-1687 yıllarında yapılan bir dizi sefer sonucu Mora yarım adası Venediklilerin eline geçmiştir. Mora Yarımadası 1715 yılına kadar Venedik hakimiyetinde kaldıktan sonra bu yılda yapılan harekat sonucunda, yarımadanın müstahkem kaleleri olan Gördüs, Anapoli, Mudon, Menekşe ve Ayamovra kaleleri tekrar Osmanlı hakimiyetine girmiştir.

Mora’nın stratejik yönden önemi dolayısıyla burada da Anapoli Kaptanlığı diye bir kaptanlık kurulmuştur. Bu kaptanlığın görevi Adriyatik denizinin kontrolünü sağlamak ve Venedik donanmasının üssü durumdaki Korfo odasından hareket edecek olan Venedik gemilerine karşı hazır halde bulunmaktadır.

Mora yarımadasının incelediğim dönemin başlarında Venedik hakimiyetinde bulunması sebebiyle idari taksimatı ile ilgili bilgilerimiz ancak 1715 yılında tekrar Osmanlı hakimiyetine girmesinden sonraki döneme aittir. Bu döneme ait olan bilgilerimiz ise 1730-1740 yıllarını ihtiva etmektedir. Zikredilen yıllarda Anapoli kaptanlığına bağlı olan sancaklar şunlardır. Kaptanlık merkezi Anapoli, Rodos (Solyaneli), Midilli (Solyaneli) olarak Anapoli kaptanlığına bağlanmıştır. Anapoli, kaptanlığı 1730-1740 yılları arasında boş olarak gözükmektedir. Ancak, aynı defterde Derya kaptanlığına bağlı olan ve muhasallık suretiyle idare edilen Mono Sancağı’nın Anapoli Muhafızlığı ile birlikte tevcih edilmesi, Mora Sancağı ve Anapoli’nin aynı paşa tarafından tasarruf edildiğini göstermektedir. Zikredilen yıllarda Ahmet Paşa, Anapoli Kalesi’ni muhafaza etmek şartıyla Mora ve Anapoli’nin idaresini elinde bulundurmaktadır.

Mora Sancağı 1699’da Karlofça Antlaşması ime elimizden çıkıp Venedik sınırlarına dahil olsa da 1718’deki Pasarofça Antlaşması ile tekrar Osmanlı Hakimiyetine girdi ve üç tuğlu bir vezirin yönetiminde bir Osmanlı eyaleti oldu. Yunanistan’ın 1829’da bağımsız olmasından sonra Mora’daki Türkler, adayı boşalttılar ve adadaki Osmanlı hakimiyeti 350 yıllık bir süreden sonra sona erdi.

5.1-Kaptanlık:
Anaoli kaptanlığı sadece 1735 ve 1736 tarihli defterlerde bulunmaktadır. Bu defterdeki kayıt da ise kaptanlık tevcihi bulunmaktadır.
a- Hacı Mehmed Paşa: 10 Kasım 1734 tarihinde yapılan Midillü Sancağı tevcihi derya kaptanı vezîr Hacı Mehmed aşanın arzı üzerine olmuşdur. Bu sebeple zikredilen tarihte fiilen bu görevi yürüttüğünü söylemek mümkündür.


5. 2- Lodos Sancağı

a- Mendal Paşa: 6 Mayıs 1731 tarihinde Cezayir beylerbeyliği pâyesiyle Rodos Sancağı tevcih edilmiştir. Mendal Paşa Rodos Sancağını salyaneli olarak tasarruf etmiştir.
b- Abdülkadir Paşa: Derya ümerâsıdır. 29 Kasım 1737 tarihinden önce Rodos Sancağını Tasarruf etmiştir.
c- Mustafa Paşa: Derya umerasından olup Cezayir beylerbeyliği Payesi bulunmaktadır. Aynı zamanda Derya Kaptanı Süleyman Paşanın oğludur. Abdülkadir Paşanın ref’inden ve Süleyman Paşanın arzı mûcebince 29 Kasım 1737 tarihinde Rodos Sancağı kendisine tevcih edilmiştir. Mustafa Paşaya 2 Kasım 1738 tarihinde Midillü Sancağı tevcih edilmiştir.
d- Abdülkadir Paşa: Sâbık Midilli Sancağı mutasarrıfıdır. Derya ümerasından olup Akkerman tarafında olan çektiri gemilerinin üzerine Başbuğdur. Kırım Hanı Mengli Giray han’ın iltimasıyla 2 Mayıs 1738 tarihinde Rodos Sancağı tevcih edilmiş ve 10 Kasım 1739 tarihli bir ibkâ emri ile görevini sürdürmüştür.

5.3- Midilli Sancağı

a- Derviş Ağa-zade İbrahim Paşa: Kaptan Mehmet Paşanın arzı ile 10 Kasım 1734 tarihinde Midilli Sancağı tevcih edilmiştir.
b- Abdülkadir Paşa: Sabık Rodos Sancağı Mutasarrıfıdır. 11 Şubat 1738 tarihinde Midilli Sancağı tevcih edilmiştir. Abdülkadir Paşaya 2 Mayıs 1738 tarihinde yine Rodos Sancağı tevcih edilmiştir.
c- Mustafa Paşa: Sâdık Rodos Sancağı Mutasarrıfı olup Derya kaptanı Süleyman Paşanın oğludur. 2 Mayıs 1738 tarihinde Midilli Sancağı tevcih edilmiş ve 10 Kasım 1739 tarihli bir ibkâ emri ile görevine devam etmiştir.

5. 4- Dimyad ve Reşid Sancakları

a- Kasım Paşa: 17 Mayıs 1731 tarihinde Tunus beylerbeyliği payesi ve Salyanesi bedeli ile Dimyad ve Reşid Sancakları Tevcih edilmiştir.
5. 5- İskederiyye Sancağı
a- Osman Bey: 19 Aralık 1730 tarihinden önce 840,000 akçe Salyane bedeli ile İskenderiyye Sancağını tasarruf etmiş hıyaneti sebebi ile görevden alınmıştır.
b- Ali Bey: Derya umerasından olup Osman Beyin Hıyaneti üzerine boşalan İskenderiyye Sancağı 19 Aralık 1730 tarihinde kendisine tevcih edilmiştir.

Kaptan Paşa ve Donanma Ümerası

1) Kaptan Paşa
Kaptan Paşa veya Kaptan-ı Derya Osmanlı bahriyesinin en büyük amiri ve donanmanın baş kumandanıdır. Kaptanlık eskiden Gelibolu sancak beyliği olana verilirdi. Bu vezir-i âzam, vezir ve beglerbeğiler kaptan paşalığa tayin edilmişti. Fakat Hayrettin Paşa’dan itibaren beglerbeği rütbesindeki ümeraya verildi.
Osmanlı donanmasının organize edilmesinde emeği geçen ilk kapudan muhtemelen Yıldırım Beyazid’in görevlendirdiği (1390) Gelibolu sancak beyliğiyle tersane ve donanmayı kurmayı görevlendirdiği Sarıca Paşa’dır. Kaptan Paşa eyaletin merkezi önceleri Rodos iken daha sonraları Gelibolu’ya nakil edildi ve sancak sayısı 16. yy’ın ortalarında Gelibolu, Eğriboz, Karlıili, İnebahtı, Rodos, Midilli olarak altıya çıkarıldı. 17.yy’dan itibaren bütün Kapudan Paşalar vezir rütbesinde kapudan oldular. 16.yy’da kapudanlık genellikle denizcilikle alakası olanlara verilmekle beraber, denizcilikle ilgili olmayan, vezir ve beylerbeyi gibi yüksek memurlara da verilmiştir.

Bahriye kanunnamesine göre Kapudan Paşa bütün derya beylerinin Kapudan Reis ve diğer donanma ricalinin başbuğu olup derya beylerinin faaliyetlerini denetlerdi.

Bahriyeye ait büyük, küçük bütün tayinlerden kaptan paşa mesuldü. Bazı mühim işleri sadrazama arz ederdi; kendisine ait olan işler için hüküm yazmağa ve tuğra çekmeye yetkisi vardı. Derya kalemine ait olan zeamet ve tımarların tevcihi ve bahriye tayinleri de Kapudan paşaya aitti. Yalnız ilk defa verilecek tımar için sadr-ı azama telhis takdim edilirdi.

Kaptan paşaların 17. asırdan sonra hasları miktarı 300.000 guruş idi. Kaptan-ı Derya ünvanı 1867’ye kadar devam etmiş, bu tarihte donanma kumandanlığı Kaptan-ı Derya’ya bırakılarak bahriyenin nezaret-i maliyesi Kaptan-ı Derya üzerinde alınıp bahriye nezareti adıyla ayrıca bir idare kurulmuştur. Bu tarihten sonra Kaptan-ı Derya adı kaldırılmış, Bahriye nazırı ismi getirilmiştir. Kaptan-ı Derya 1876’da yeniden getirilse de aynı yine kaldırılmıştır.

2. Donanma Ümerası

2.1. Kapudâne

Bu tabir 1682’den itibaren kullanılmaya başlanmışdı. Kapuddâne birinci Ferik Amiral (Oramiral) olup bilindiği geminin adı da Kapudâne-i Hümayundu. 18. asrın son yarısında Kapudâne’nin salyânesi (senelik maaşı) 4500 kuruştu. Kapudâne-i Hümayun gemisinin bir kaptanı ile mülâzim-i evvel ve mülâzım-ı sani diye birer muavini vardı.

2.2. Patrona

Patrona Ferik Amiral (Koramiral) rütbesindeydi. Miri kalyonların ikinci kaptanı olup bazen beylerbeği bazen de sancak beği rütbesinde olup, gemisine Patrona-i Hümayun denilirdi. 18. asrın son yarısında salyanesi 3500 kuruştu.
2.3. Riyale

Kontamiral veya Liva’amiral (Tuğamiral) rütbesinde idi. Patronadan sonra gelip gemisine riyale-i hümayun denilirdi. 18. asrın son yarısından salyenesi 3000 kuruştu.
Bu üç büyük kaptana maaşlarından başka oğullarına mahsus 18. asrın sonlarında her birine 10 gemici ücreti veriliyordu.

Kaptanlıklarda Tersane Ricali ve

Donanmada Hizmet Veren Bahriyeliler

1. Tersane Ricali

1.1. Tersane Emini
Birinci sınıf hacegân rütbesinde olan Tersane Emini, tersanenin ve gemilerin varidat ve masraf defterleriyle inşaat, tamirat ve alım-satım işlerine bakar. Bütün levazımatı mübayaa ve ihzar ve debbayların eşyalarını ve ayniyat defterlerini kontrol eder. Kaptan Paşanın denize çıkışında kendine ait muemelâtta ona vekalet eder. Tersane eminliği 1830’da loğvulunmuş ve bu vazife kaptan paşaların mesuliyeti altına verilmiştir.

1.2. Tersane Kethüdası

Bahriye ümerasından olan tersane kethüdası, kalyonların taammumüne kadar Visamiral (Tümamiral) mevkiinde idi. Birinci derecede tersanenin inzibatiyle alakadardı. Tersane Kethüdası, Kaptan Paşa’dan sonra tersanenin birinci hakimiydi. Kaptan Paşa eyaletindeki Sığla (İzmir) Sancağı bunun dirliği idi. Evvelce Kaptan Paşalarla sefere çıkarken sonraları tersanede bırakılmışdır.

1.3. Liman Reisi

Buna Liman Kaptanı da denirdi. Derecesi Patrona ve Riyale derecesinde olup donanma ile seferde bulunmuş kumandanlardan seçilirdi. Tersanedeki gemileri koruyan “Mandacı”lar bunun emrindeydi. “Mandaların” mevcudu 18. asırda 600 olup içlerinden 150’si her gece tersane rıhtımında dolaşırdı.

1.4. Tersane Kâtibi (Canib Efendi)

Bu kâtib varidat ve masraftan Tersane Emininin muhasebesinde ne vara kontrol eder ve onu deftere kaydederdi. Tersane sarfiyatında bu defterin kaydına itibar olunurdu. Bunun mahiyetinde rüznâmeci ve diğeri icare kâtibi olarak daire şefi vardı.

1.5. Tersane Reisi

Bunun vazifesi tersane ait askerî zeamet ve tımarlara müteallik evrak yada defterleri korumaktı. Yani bir nevi Tersane Defterhanesi Müdürü idi.

1.6. Tersane Defter Emini

Tersanede kaptan paşa eyaletine bağlı sancakların, tımarlı sipahilerinin, defterlerini emin-i defter-i tersane deline bir defter emini tutar ve yapılan tayin ve kayıt tashiklerini yapar ve keyfiyeti büyük defterhâneye ve rüus kalemine bildirirdi. Tersane reisi bunun amiri idi. Mahiyetinde katip ve şagirdler vardı.

1.7. Tersane Defter Kethüdası

Kethüda-yı defter-i tersane denilen bu göreve bakan kişi tersaneye ait zeametlerin muamelatını idare eden dairenin müdürü olup, mahiyetinde katip ve şagirdler vardır. Bu da tersane reisinin emrinde idi.

1.8. Tersane Ruznâmçecisi

Tersane katipliğine bağlı olan Ruznamçeci, tersanenin günlük varidat ve masrafını yazardı. Tersanenin Ruznamçe kalemi bunun emri altında idi.

1.9. İcare Kâtibi


Kâtib-i icare denilen ve tersane katibliğine bağlı olan bu kâtip ücretli tersane, müsdahdemleriyle amelelerin ücretlerini tahakkuk ettirir ve bunların isimlerini havi defterlere tutardı.

1.10. Mahzen-i Çup ve Mahzen-i Sürb Emin ve Kâtipleri


“Mahzen-i Çup” kereste mahzeni demek olup defterlerdeki “Mahzen-i Sürb” de tersanenin bütün levazımatını havi mühimmat mahzeni idi. Mahzen-i Sürb’e halk “Kurşunlu Mahzen” diyordu. Bu depolarda birer mahzen emin-i ile halife ve birer katib bulunurdu. Bunlar donanmaya ait bütün eşyayı korurlardı.

1.11. Kalyon Kâtibi

Kalyonculuğun kurulmasından sonra ihdas edilmiştir. Kalyon efradının kayıt ve kabülü ve ücretle kimin tesviyesi ve tersaneye merbut esirilerin iaşeleri buna ait olup kalyonların bütün levazım ve ihtiyaç defterlerini tutardı. Kendisine yardımcı olan bir kalem heyeti vardı.

1.12. Tersane Başmimarı

Bunun mahiyetinde mimarlar ve marangozlar vardı. 18. asrın ikinci yarısında bunun emrinde 10 mimar ve 400 marangoz vardı.

1.13. Forsa Zindanı Kâtibi

Kürekçi olarak kullanılan esirlerin muhafaza edildikleri yerdeki girip-çıkan esirleri deftere yazardı.

2. Kaptanlıkların Donanmasında Hizmet Veren Bahriyeliler



2.1. Levendler

15. asrın son yarısından itibaren Türk korsan gemilerinde çalışan ve Akdeniz’de faaliyette bulunan denizcilere Levend denirdi. Bunlar sonradan Osmanlı donanmasında hizmete girmiş askere denmiştir. Levendler deniz kenarındaki Türklerden ve adalardaki Rumlardan alınırdı. Levendler maaşlı ve daimiydi ve kendilerine has elbiseleri vardı.
Nehir donanmasında tüfenkdaz efrat olarak levendler vardır. Nehrin donanması deyince şüphesiz akla hemen Tuna gelecektir. Tuna’dan başka Fırat üzerinde de harp gemisi bulunuyordu. Buradaki küçük gemilerde de Levend olduğuna ve bu gemilerin Levendlerine de Anadolu’dan yazıldığına dair kayıtlara rastlamaktayız.




2.2. Kürekçiler




Osmanlı Donanmasında iki türlü kürekçi vardı. İlki alınan esirlerden elde edilen kürekçiler idi. Bunlara Forsa denilirdi. İkincisi de yerli halktan maaş karşılığı alınan kürekçilerdi. Bir de bunların dışında suçlu olup kadılarca kürek cezasına çarptırılanlar vardı. Türk kürekçiler ahbah, esir kürekçilere halk arasında çakal denilirdi.




2.3. Aylakçılar




Bunlar yelkenli gemilerde bulunurlardı. Bunlar donanmanın daimi maaşlı askeri olmayıp, gemilerin denize çıkacakları zaman 6 ay için toplanan ücretli sınıftı. 18. asrın son yarısında iki taksitle 46 kuruş alırlardı.

2.4. Kalyoncular

Yelkenli gemilerde daimi olmayarak her sene donanmanın denize çıkmasından evvel donanmaya hizmet için kazalardan toplanan bahriye efradıydı. 1682’de kurulmuş olan bu ocak, daimi maaşlı olmayıp hizmette iken maaş alırlardı. Kalyoncuların Kasımpaşa meydanında kışlaları vardı.

2.5. Gabyalar

Gabya, gemi serenleriyle, yelkenlere bakan ve yelkenleri açarak armaların intizamını muhafaza eden gemicilere denir. Gabyalar 1774’ten itibaren donanmada kullanılmaya başlandı. İlk Gabyalar Rumlardan ve Ermenilerden kurulu idi. 1827’de Rum ve Ermeni Gabyalar kaldırılarak Müslüman Gabyalar alındı


2.6. Sanatkârlar

Bunlar gemilerde sanat işleri gören nakkaş, marangoz, demirci, kalafatçı ve haltçılardır. Marangozlar gemide delik açıldı mı onu kapatırlar, demirciler demirle ilgili işlerde, kalafatçılar gemi su aldığı zaman boşaltırlar, halatçılar da halat yaparlar, nakkaşlar da kalyonlara nakış yaparlar.

2.5. Sudagabalar
Bunlar gemideki topçu efradıdır. Bu isim 18. asrın son yarısından itibaren kullanılıyor.

Geri
Henüz yorum yapılmamıştır.

Oylar:
Average members rating (out of 10) : Henüz Oylanmamış   
Votes: 0