2014-04-24 15:47
Osmanlı Ansiklopedisi / Ansiklopedik Bilgi N Bölümü / Nabi
Nabi
Çocukluğunda iyi bir tahsîl görüp, Arabça ve Farsça’yı şiir yazabilecek derecede öğrendi. Yâkûb Halîfe ismindeki Kadiri şeyhine talebe oldu. Bir müddet bu hocasının ilmi ve feyzinden istifâde ederek kemâle erdi. 24 yaşına geldiğinde hocasının ve yakınlarının teşvikiyle İstanbul’a geldi. Vezir Musâhib Mustafa Paşa’ya takdîm ettiği bir medhiye sonrasında dîvân kâtibi oldu. Şiir yazmada gösterdiği başarılarla dikkati çekti. Sultan dördüncü Mehmed’in maiyyeti arasına girdi.
1671 senesinde Sultan’ın da çıktığı Lehistan seferine katıldı. Kamaniçe kalesinin fethi üzerine yazdığı bir şiir, Sultan tarafından beğenilerek şehrin kapısına hakkedildi (kazınarak yazıldı). Mustafa Paşa’nın tavsiyesi üzerine yazdığı Kamaniçe fetihnamesi sayesinde, Sultan’ın teveccühünü kazanarak takdîr ve iltifatına mazhâr oldu.
Nâbî artık devamlı surette ve hemen her vesîle ile doğan şehzâdeler, Mustafa Paşa’nın çocukları, inşâ edilen saraylar ve başka hususlarda kasîdeler söylüyor, târihler düşürüyordu.
1768 senesinde hac farizasını yerine getirdikten sonra, İstanbul’a dönen Nâbî, Mustafa Paşa’nın kethüdası oldu. 1682’de Tuhfet-ül-harameyn adlı eserini yazdı. Mustafa Paşa’nın kapdân-ı deryalıkla saraydan uzaklaştırılması ve daha sonra Mora’ya gönderilmesi sırasında yanında bulundu. Paşa, Boğazhisar muhafızlığına tâyin edildikten sonra, vefât edince, Nâbî de Haleb’e gitti.
Halep’de uzun yıllar kalarak Hayriye ve Hayrâbâd adlı eserlerini yazdı. Dîvân’ını tertib etti. Yakın dostu Halep vâlisi Baltacı Mehmed Paşa, 18 Ağustos 1710 senesinde ikinci defa sadrâzam olunca, Nâbîyi de İstanbul’a getirdi. Yaşının yetmişi geçmesine rağmen vatanına ve milletine hizmet etmek istediğinden, kendi isteğiyle darphâne eminliğine, sonra da Anadolu muhasebeciliği ve mukâbele-i süvari reisliğine tâyin edildi. Vazifesinden artan zamanlarda şiir ve çeşitli eserler kaleme aldı. Silâhdâr Ali Paşa’nın ısrarı ile toplanan Münşeât’ını tedkîk edip, bir de önsöz ....
1671 senesinde Sultan’ın da çıktığı Lehistan seferine katıldı. Kamaniçe kalesinin fethi üzerine yazdığı bir şiir, Sultan tarafından beğenilerek şehrin kapısına hakkedildi (kazınarak yazıldı). Mustafa Paşa’nın tavsiyesi üzerine yazdığı Kamaniçe fetihnamesi sayesinde, Sultan’ın teveccühünü kazanarak takdîr ve iltifatına mazhâr oldu.
Nâbî artık devamlı surette ve hemen her vesîle ile doğan şehzâdeler, Mustafa Paşa’nın çocukları, inşâ edilen saraylar ve başka hususlarda kasîdeler söylüyor, târihler düşürüyordu.
1768 senesinde hac farizasını yerine getirdikten sonra, İstanbul’a dönen Nâbî, Mustafa Paşa’nın kethüdası oldu. 1682’de Tuhfet-ül-harameyn adlı eserini yazdı. Mustafa Paşa’nın kapdân-ı deryalıkla saraydan uzaklaştırılması ve daha sonra Mora’ya gönderilmesi sırasında yanında bulundu. Paşa, Boğazhisar muhafızlığına tâyin edildikten sonra, vefât edince, Nâbî de Haleb’e gitti.
Halep’de uzun yıllar kalarak Hayriye ve Hayrâbâd adlı eserlerini yazdı. Dîvân’ını tertib etti. Yakın dostu Halep vâlisi Baltacı Mehmed Paşa, 18 Ağustos 1710 senesinde ikinci defa sadrâzam olunca, Nâbîyi de İstanbul’a getirdi. Yaşının yetmişi geçmesine rağmen vatanına ve milletine hizmet etmek istediğinden, kendi isteğiyle darphâne eminliğine, sonra da Anadolu muhasebeciliği ve mukâbele-i süvari reisliğine tâyin edildi. Vazifesinden artan zamanlarda şiir ve çeşitli eserler kaleme aldı. Silâhdâr Ali Paşa’nın ısrarı ile toplanan Münşeât’ını tedkîk edip, bir de önsöz ....
Devamını görmek için lütfen giriş yapınız veya Üye Olunuz.