osmanlı Teması
RSS
Siteye Giriş Favoriler
  • Büyük Tutkular Yeteneğinide Kendisi Yaratır.(Fatih Sultan Mehmed Han)
  • Davamız Kuru Bir Cihangirlik Davası Değildir Davamız Bilakis İslam Davasıdır(Ertuğrul Gazi)
  • Osmanlılar Kainat Tarihinin Gördüğü En Büyük İmparatorluklardan Birini Kurdular.
  • Osmanlı Başarısının İki Sebebi: Devlet Teşkilatında Mükemmellik Ve Askeri Teknikteki Üstünlük İdi.
  • Osmanlı Başarısının Asıl Sebebi: Adalet Düzenindeki Üstünlük Ve İnsaniliktir.
  • Osmanlı Bu Gün: Dünyanın Geri Kalan Devletleri Toplam Gücü Üzerinde Bir Kudrete Sahiptir.
2011-11-07 16:35

Tarih Haber / Osmanlı da Kartvizit

Osmanlı da Kartvizit

Osmanlı da Kartvizit
Osmanlı da Kartvizit
Osmanlılar, Avrupa'dan aldığı kartvizit kültürünü kendi bünyesine uydurup, o küçük ebatlara birer sanat şaheseri sığdırmayı başardı. İşte osmanlı kartvizitleri:
Günümüzde şirket düzeyinde bir ticari kurumda çalışan veya ticaret yapan herkesin cüzdanında, kendi isim, adres, telefon, hatta artık e-posta ve sanal iletişim program kullanıcı adreslerinin bulunduğu bir kartvizit, mutlaka vardır.

Modern hayatın olmazsa olmazlarından olan kartvizitler, sadece kişinin kendisine rahat ulaşım imkanı sağlamak için kullandığı bir tanıtım kartı olmakla sınırlıdır. Oysa iletişim teknolojisinin bu denli yaygın olmadığı yıllarda çok daha değişik amaçlarla, özel adab ve usullerle kullanıldıkları dikkat çekmektedir.

Kartvizitin altın çağı tabi ki matbanın icadı ile başlamıştır. Ama matbaadan önce de kartvizit kullanımı olduğuna şahidiz. Özellikle de Osmanlılar, Avrupa'dan aldığı kartvizit kültürünü kısa sürede kendi bünyesine uydurarak, o küçük ebatlara bir sanat şaheseri sığdırmayı başardı...

Sözcüğün aslı, ziyaret kartı anlamına gelen “cart de visitesdir” ve Latince kökenlidir.

Bu birleşik sözcüğün dilimizdeki anlam ve kullanım alanı atıpkı Batı toplumlarında okluğu gibidir.

Ancak yazıyı sanat eseri haline getiren, onu çeşitli şekil ve kompozisyonlarla gerçekleştiren atalarımız bu küçük sevimli nesnelere son derece zarif görünüşler kazandırarak, adeta elden ele dolanan birer minyatür sanat eseri değeri vermişlerdir.

Bir insanın başkasına kendisini hatırlatmak için verdiği en eski kartvizitler hükümdar mühürleridir.

Ünlü hükümdarlar ve üst düzey devlet adamları yazının kullanıldığı dönemlerden beri ad ve ünvanlarının yazılı olduğu mühürleri kullanmışlardır...



Hükümdarların isimlerinin kullanıldığı mühürler özellikle Çin Devlet geleneğinde önem arz edip, dikkat çekerken, daha 9. asırdan itibaren Avrupa'da hükümdarların resimlerini nakşettirdikleri mühürler kullandıpına şahit oluyoruz.

İslâm dünyası'nda da daha Hazreti Muhammed ile birlikte mühür kullanımının başladığı görülmekte. Hz. Muhammed, hükümdarlara gönderdiği “İslamiyet’e çağrı” mektuplarına bastığı mühürde, Kelime-i Şahadet'i kullanmıştır. Resim yasağından dolayı İslam dünyasında resim kullanmı söz konusu olmaksızın yazıya dayanan mühür geleneği Osmanlı’ya dek devam etmiştir.

Ve en estetik açıdan en mükemmel mühür örneklerine bu devletin sanatçıları imza atmışlardır. Osmanlı'da hükümdarların mührü tuğra olarak adlandırılmıştır.

Tabi ki mührüleri yalnız hükümdarlar değil, saray memurları ve hatta ticaret eşrafı da kullanmıştır.

Zamanla mühürlerin yerini kartvizitler almıştır.

Modern anlamda ilk kartvizit örnekleri Avrupa'da boy göstermiş ama daha Tanminat döneminden itibaren de Osmanlı'da kartvizit kullanımı hattatların maharetiyle yaygın şekilde kullanılır hale gelmiştir. 19. yüzyılın ortalarında Avrupa ve Amerika’da kullanılan ilk kartvizitler, bugünkü kartpostalların atası sayılabilir.

Doğal olarak, öncelikle Avrupa ile ilişkisi bulunan devlet adamlarımızda kartvizite ilgi yoğun olmuştur.

Örneğin, 1720’li yıllarda Paris’e elçi giden Moralı Esseyid Ali Efendi’nin hem eski harfler hem de Latin harfleriyle hazırlanmış bir kartviziti günümüze ulaşmış durumdadır.

Batı dünyası ile ilişkiler yoğunlaşınca, imza ve kartvizit kullanımının arttığı da görülür.

Kabul etmek gerekir ki, kartvizit başlangıçta çok sınırlı olarak Saray ve Bâbıâli görevlilerinin ve yakınlarının kullandıkları bir tanıtma aracı olmuştur.

Bunların arasında, bazı sultan hanımların, Mısır Hıdiv ailesi eşlerinin kartları dikkat çeker.

Bir ‘Mekteb-i Sultanî’ (Galatasaray Lisesi öğrencisinin dahi o yıllarda kendisine kartvizit bastırmış olması, ‘seçkin’ zümrenin kartvizite olan ilgisinin kanıtıdır.

Osmanlı döneminde kartvizitlerin değişik bir kullanım şekli oldukça dikkat çekicidir.

Sedefkârlık ve oymacılık gibi bir çok geleneksel sanat dalının usta icracılarından olan değerli sanatkarımız ve bilim adamımız Prof. Dr. M. Zeki Kuşoğlu'nun ünlü tarihçi Ziyad Ebuzziya Beyden naklettiği bilgilere göre ilginç bir kartvizit kullanım usulü şu şekildedir.

Eskiden bayramlarda memurlar amirlerini ziyaret ettiklerinde (bilindiği gibi geleneğimizde ilk iki günü büyükler, âmirler evde oturur, kendilerinden yaşça ve rütbece küçük olanların ziyaretlerini beklerler. iade-i ziyaretlerini ise son güne bırakırlardı) konağın selamlık kısmına alınırlardı. Selamlıkta umumiyetle mermerden beyzi büyük bir masa, üzerinde ise sedef-kakma veya metal-kakma tekniği ile yapılmış küçük bir kutu bulunurmuş.

Ziyarete gelen kişiler kartvizitlerini bu kutunun içine bırakırmış.

Böyle bayram ziyaretlerinde ziyaretçilere, içinde üç kristal kâsenin ve ziyaretçi sayısı kadar kaşığın bulunduğu bir tepside iki değişik çeşit tatlı sunulurmuş.

Misafir canının istediği tatlıdan bir kaşık alır, kullandığı kaşığı ise içinde su bulunan üçüncü kâsenin içine bırakırmış.

Daha sonra ev sahibi ile birlikte kahve içilir ve böylece bayram ziyareti sona erermiş.

Ziyaretine gelinen âmir ise iade-i ziyaretini son gün yapar, daha önce kartvizit kutusuna kon***
kartlarda adresleri bulunan memurlarını ziyarete gidermiş. Tabiî kendisini ziyaret edenlerin sayısı çok olduğu için, ancak kapılarının önünden araba veya faytonu ile geçerken yanındaki bir kişiyle kartvizitini yollarmış. Bu da iade-i ziyaret manasına gelirmiş.

Osmanlı toplumunun günlük yaşamında uygulama alanları bulunan kartvizitlerin üzerinde, birçok devlet, ilim, ticaret ve sanat adamlarımızın isteğiyle meşhur hattatlarımız büyük titizlik ve itina ile çalışmış çok güzel örnekler yapmışlardır.

Bu alanda en çok ünlü isim Hattat Arif Hikmet Bey, Hattat Mustafa Halîm Özyazıcı ve Hattat Hamid Aytaç Beylerdir. Son iki hattatımız levha, kitâbe, cami, kubbe ve kuşak yazılarının yanı sıra çok güzel kartvizitler yazmışlardır.

Hattat Arif Hikmet Beyin ise bine yakın kendi elinden çıkmış orijinal kartvizitinin 1980'li yıllarda koleksiyoner Ziya Aydın Bey'in koleksiyonunda bulunduğu bilimektedir. Daha sonra elden çıkarıldığına dair bir kayıt da görülmemektedir.

Arif Hikmet Bey'în doğum tarihi kesin olarak bilinmiyor. Genç yaşta Yugoslavya'dan göç ederek İstanbul'a geldiği ve Enderun'a girdiği İbnülemin Mahmud Kemal İnal'ın "Son Hattatlar" adlı eserinin 59. sayfasında yer alıyor.

Prof. Dr. M. Zeki Kuşoğlu'nun İlgi dergisi için 1986 yılında kaleme aldığı bir makaledeki bilgilere göre, Arif Hikmet Bey, meşhur hattatlardan Bakkal Arif Efendi'den sülüs ve nesih dersleri aldıktan sonra Matbaa-i Âmire hattatlığına tayin edildi. Bu görevde birkaç yıl kaldıktan sonra ayrıldı. Heyecanlı bir mizacı olduğu için kısa sürede birkaç işyeri değiştirdi. Bu arada Babıâli'de Kahramanzade Hanı'nda bir yazıhane açtı. Burada levha, kabartma kartvizit, mühür, damga v.s. için yazılar yazdı. İşte yazımıza konu olan kartvizitlerinin büyük bir kısmını bu sırada yazdı.

1914 yılında açılan Medresetül Hattâtin’e müdür olarak tayin oldu ise de kısa bir zaman sonra oradan da ayrılarak Cağaloğlu'nda adını «Yazı Yurdu» koyduğu yerde yine levha, kartvizit, mühür v.s. yazıları yazmaya başladı. Dört yıl sonra yakalandığı verem hastalığından kurtulamayarak genç yaşta vefat etti.

Ölümünü müteakip Tasviri Efkâr gazetesinde Hattat Arif Hikmet Bey'den sitayişle bahis edilerek, kabiliyetli olmasına rağmen takdir edilmediği, Hattı Sümbülî diye isimlendirdiği yeni bir yazı karakteri bulduğu, genç yaşta vefat etmesinin hat sanatımız için büyük kayıp olduğu belirtilmesinin yanı sıra lâübâlî bir karaktere sahip olduğu da yazılmıştır.

Osmanlıda, kartvizit bastırmanın, ticaret erbabı arasında da yaygın olduğunu kanıtlayan bir örnek ‘Beykozlu Barutçuzade Yunus’un kartıdır. Beykozlu Barutçuzade’nin Türkçe ve Fransızca yazılmış isminin iki yanına, farklı ve nadir bulunur iki çiçek resmi yerleştirmiştir.

Geri
Benzer Konular
Henüz yorum yapılmamıştır.

Oylar:
Average members rating (out of 10) : Henüz Oylanmamış   
Votes: 0