osmanlı Teması
RSS
Siteye Giriş Favoriler
  • Büyük Tutkular Yeteneğinide Kendisi Yaratır.(Fatih Sultan Mehmed Han)
  • Davamız Kuru Bir Cihangirlik Davası Değildir Davamız Bilakis İslam Davasıdır(Ertuğrul Gazi)
  • Osmanlılar Kainat Tarihinin Gördüğü En Büyük İmparatorluklardan Birini Kurdular.
  • Osmanlı Başarısının İki Sebebi: Devlet Teşkilatında Mükemmellik Ve Askeri Teknikteki Üstünlük İdi.
  • Osmanlı Başarısının Asıl Sebebi: Adalet Düzenindeki Üstünlük Ve İnsaniliktir.
  • Osmanlı Bu Gün: Dünyanın Geri Kalan Devletleri Toplam Gücü Üzerinde Bir Kudrete Sahiptir.

II. Viyana Kuşatması, tarihin trajikomik bir sahnesi

II. Viyana Kuşatması, tarihin trajikomik bir sahnesi
II. Viyana Kuşatması, tarihin tr...
Osmanlı ikinci kez Viyana'yı kuşatır. Bir başarı destanıyla tarih yazılacak iken bakın nasıl traji komik durumlar ortaya çıkar? Acı da olsa gülümseyerek okuyacaksınız: 'Avusturyalıların Osmanlı askeri harekâtına karşı tavrı ne oldu?'


Avusturya, Osmanlılarla savaşa girmek istemiyordu. Henüz süresi bitmemiş olan Vasvar Antlaşması’nı yenilemek için Comte Albert de Caprara elçi olarak İstanbul’a gönderilmişti.

Elçi, barış antlaşmasının süresinin uzatılması için çok uğraştı. Hatta Silahdar Tarihi’nin yazdığına göre “İslam şeriatı üzere boğazına bez bağlanıp aman diyene kılıç olur mu? Üzerine sefer caiz midir?” diye bir vasıtayla Şeyhülislamdan fetva istedi ve bu suretle seferin caiz olmadığına dair fetva bile aldı. Ancak Merzifonlu bu fetvaya dahi aldırış etmeyerek, Avusturya üzerine sefere çıkma fikrinden vazgeçmedi.

Avusturya, barışın olamayacağını görünce Avrupa’daki diğer devletlerden ve Papa’dan yardım istedi. Özellikle Papa’nın tesiriyle Lehistan, Avusturya ile ittifak yaptı.
İmparator Leopold

Ayrıca Avrupa’nın birçok yerinden para ve gönüllüler Viyana’ya gelmeye başladı.

Avusturyalılar, Osmanlı ordusunun Macaristan üzerine geleceğini tahmin ediyorlardı. Ancak Viyana’nın kuşatılacağını hiç tasavvur etmemişlerdi.

Osmanlı ordusunun Viyana’ya yönelmesi bütün Avusturya’da büyük bir heyecan uyandırdı.

İmparator Leopold, Osmanlı askeri Viyana’ya gelmeden on gün önce 20-30 bin kişilik bir kuvvet bırakarak şehirden ayrılıp, 60 saat uzaktaki Linz’e sığındı. Viyana, kuşatmanın daha ilk gününde (24 Temmuz) düşme tehlikesi geçirdi.

Avusturyalılar, Türkler tarafından siper yapımında kullanılmasın diye şehrin varoşlarını ateşe vermişlerdi.

Ancak birkaç kıvılcım İskoçyalılar Kapısı civarındaki binalardan birisinin üzerine düşerek büyük bir yangının çıkmasına sebep oldu.

Gittikçe yayılan yangın 1800 ton barutun bulunduğu depoya doğru ilerlemekteydi.
Viyana yangını

Buradaki barutun patlaması, o civardaki kale duvarları ile birlikte şehrin büyük bir bölümünü havaya uçurabilirdi.

Halkta büyük bir panik başladı

Bir Türk casusunun şehre kundak koyduğu dedikodusu ortalıkta dolaşıyor ve sokaklarda Macar kıyafetinde kim yakalanırsa dövülüyordu. Bu sırada askerlikten kaçmak için kadın kıyafetine girmiş olan bir gencin, kafasındaki peruğu düştü. Halk, hainin o olduğunu zannederek, genci parçaladı.

Panik devam ederken kale komutanının yeğeni 26 yaşındaki Yüzbaşı Guido Starhemberg’in aldığı tedbirler sayesinde yangın barut deposuna kırk adım kala söndürüldü.
Osmanlı Topçuları

Viyana müdafileri sayı olarak, Osmanlıların dörtte ibri idi. Ancak topçu kuvvetleri daha üstündü.

Bu da şehrin uzun süre kendisini savunmasında önemli bir faktör oldu.

Kuşatma uzadıkça Viyana’da yiyecek azalmış ve dizanteri başlamıştı. Halktan toplanan kap-kacaklar eritilerek kurşun dökülüyordu.

Yaşı altmışa yaklaşan kale komutanı Starhemberg yaralanmasının yanı sıra dizanteriye de yakalanmıştı.

Ancak o halka güç, askere şevk vermeye devam ediyordu.

Viyana’ya karşı Osmanlıların beş yerde kazdığı lağımlar kale duvarlarına yaklaşmıştı.



Bunların patlatılmasıyla kale düşebilirdi.

Şehirdeki ümitsiz bekleyiş, 11 Eylül’de viyana önlerine gelen yardım ordusu görülünce bir anda büyük bir sevince dönüştü.

Kiliselerin çanları çalınmaya, sevinç gösterileri yapılmaya başladı.

Artık kurtulmuşlardı...

Osmanlı ordusu Viyana önlerinde neler bıraktı?

Osmanlı ordusu Viyana önlerinden çekilirken bütün ağırlıklarını geride bırakmıştı. Düşmanın ele geçirdiği ganimet 600 torba dolusu altın tutuyordu. Ayrıca sayısız mücevher, değerli silahlar, som altından çekmeceler, saatler ve halılar vardı. 15 bin çadır, 10 bin manda, 5 bin deve, 10 bin koyun ile Osmanlı ordusunun toplarının hemen hemen tamamını ele geçirmişlerdi. Sadrazamın muhteşem otağı da Viyana önlerinde kalmıştı. Bugün Viyana, Krakow, Karlsruhe gibi şehirlerdeki müzelerde Osmanlılardan kalan çadırlar, silahlar, bayraklar sergilenmektedir.

Osmanlı topları ise Saint Stephan Kilisesi’nin büyük çanının dökümünde kullanıldı. Bu çan daha sonraki yıllarda, belki de Osmanlıların ahından dolayı kilisenin üzerine düşerek parçalandı. 1952’de kilisenin restorasyonu sırasında kalan parçalar tekrar eritilerek, yeniden çan yapıldı.

Osmanlı ordusunun arkasında bıraktıklarının içinde yüzlerce çuval kahve de bulunuyordu. Türk ordugâhında casus olarak dolaşıp, çeşitli söylentiler çıkaran ve Viyana’nın dışarıdaki kuvvetlerle irtibatını temin eden Leh asıllı Koltschitzky, yaptığı hizmetler karşılığında mükâfat olarak bu kahve çuvallarını almıştı. Bunlarla Viyana’nın ilk kahvehanesi olan Mavi Şişe’yi kurdu.

Kahvenin Avrupa’ya yayılması Osmanlı ordusundan kalan bu kahveler ile oldu. Kahve o zamana kadar sadece Türkler’e dolayısıyla Avrupa’nın gözünde “şeytan” kabul edilen bir millete mahsustu. Dindar Hristiyanlar kahveden uzak duruyorlardı. Kahve, papalar sayesinde rağbet gördü.

Papa VIII. Clement, bir iddiaya göre de Üçüncü Vincent kahveyi tattı, hoşuna gidince de “Böylesine lezzetli bir içeceğin sadece kâfirlere, yani Müslümanlar’a ait sayılması utanç verici bir iştir” dedi ve kahve böylece Hristiyanlar için de “helal” oldu.

Avrupa işte bu sayede ilk defa kahveyle tanışmıştı. Ama kahvenin tadı oldukça sertti, yumuşatılması gerekirdi. Rivayete göre bu işi de Papaz Marco di Aviano yaptı.

Cappucino'nun ortaya çıkışı

Rivayete göre bu işi de Papaz Marco di Aviano yaptı. Çekilip kaynatılmış kahve süt ile bal ilave etti. Avrupa, bu şekilde hazırlanan kahveyi Viyana’nın kurtarıcısı kabul edilen Marco’ya olan saygıdan dolayı Marco’nun bağlı bulunduğu “Capuchin” mezhebinin ismiyle anmaya başladı ve “cappucino” demeye başladı.

Cappucino’nun mucidi Papaz Marco di Aviano çok ilginç birisidir. Viyana kuşatması sırasında şehrin düşmesin önleyen kişidir. Kale komutanı Starhemberg’le beraber halka güç, askere şevk vermişti. Papa’nın temsilcisi olan Marco di Aviano idi. Marco’nun cephelerde verdiği ve ‘Haçın altında toplanın! Meryem adına savaşın! Türkler’i yenin! Ey zavallı Viyana, toparlan!’ şeklindeki vaazları Viyana savunmacılarının moralini yükseltmiş, onların direnme gücünü artırmıştı.

Geri
Henüz yorum yapılmamıştır.

Oylar:
Average members rating (out of 10) : Henüz Oylanmamış   
Votes: 0