2011-05-08 23:01
Devlet / Devlet İle İlgili Genel Bilgiler / Kadı Asker
Kadı Asker
KADIASKER
Osmanli Devleti'nde askerî ve hukukî islerden sorumlu olan kadiaskerlik teskilâti, gerek kelime gerekse meslek olarak uzun bir geçmise sahiptir. Hz. Ömer tarafindan ordugâh sehirlerine tayin edilen kadilar, sivil olmaktan ziyade askerî bir hüviyet tasiyorlardi. Bu sebeple, kadiaskerligin Hz. Ömer tarafindan kuruldugu belirtilmektedir. Abbasîler'de de görülen bu mansib, Harzemsahlar'da, Anadolu Selçuklulari'nda Eyyûbîler'de, Memlûklerde ve hatta Karamanlilar'da da vardi.
Osmanli Devleti'nde ilk kadiaskerin Bursa Kadisi Çandarli Kara Halil Hayreddin Pasa oldugu belirtilmektedir. Kaynaklar, ilk kadiaskerin adi geçen zat oldugunda müttefik olmalarina ragmen, tayin tarihi için farkli rakamlar vermektedirler. ÂsIkpasazâde ve Oruç Bey, bu makamin 761 (M 1359), Hoca Saadeddin, Solakzâde ve Müneccimbasi 763 (M. 1361)'de ihdas edildigini belirtmektedirler. Bundan baska kadiaskerlik hakkindaki arastirmasinda M. Ipsirli ,baska kaynaklarda bu tarihin 762 (M. 1360) olarak verildigini söyler.
Kelime olarak lügat mânâsi "asker kadist" demek olan kadiaskerlik, Osmanli ilmiye teskilâti içinde önemli bir mevki idi. Kadiasker terkibindeki "asker" kelimesi, müessesenin özelligi açisindan önem tasir. Zira, Seyhulislâmliktan takriben bir asir kadar önce (80 sene) kurulmus olan müessesenin kurulusunda devletin, asker ve onlarin ihtiyaçlarini karsilamada titizlikle hareket ettigini göstermektedir. Bununla beraber, Divan-i Hümâyun azasi olan kadiaskerin vazifeleri sadece askerî saha ile sinirli degildi. Kadiaskerler ayni zamanda bütün sivil adlî islere de bakiyorlardi. Onlar, belli seviyedeki bazi kadi ve nâiblerin tayinlerini de yapiyorlardi. Divan toplantilarinda vezir-i a'zamin saginda vezirler, solunda da kadiaskerler yer alirdi.
Fâtih Sultan Mehmed'in son senelerine kadar yalniz bir kadiaskerlik vardi. Hududlarin genislemesi ve islerin çogalmasi yüzünden 885 (M. 1481) yilinda biri Rumeli, digeri Anadolu olmak üzere ikiye ayrildi. Belirtilen tarihte, Muslihiddin el-Kastalanî daha üstün kabul edilen Rumeli kadiaskerligine, o dönemde Istanbul kadisi olan Balikesirli Haci Hasanzâde Mehmed b. Mustafa da Anadolu kadiaskerligine getirildiler. Dogu ve Güneydogu Anadolu'nun Osmanli ülkesine ilhakindan sonra Yavuz Sultan Selim (1512-1520) tarafindan 922'de yani XVI. asrin ilk çeyreginde (1516) merkezi Diyarbekir (Diyarbakir) olan Arap ve Acem kadiaskerligi adi altinda üçüncü bir kadiaskerlik kuruldu. Devlet merkezine olan uzakligi sebebiyle olsa gerek ki divân üyeligi bulunmayan bu kadiaskerligin basina meshur tarihçi ve bilgin Idrisî Bitlisî getirildi. Bilahare merkezi, payitahta (Istanbul) nakledilen bu kadiaskerlige Fenarîzâde Mehmed Sah Efendi tayin edildi. 924 (M. 151 de adi geçen sahsin bu görevden ayrilmasindan sonra bir müddet vekaletle idareye baslanan bu kadiaskerlik lagv edilerek vazife ve selahiyetleri Anadolu kadiaskerligine birakildi. Böylece Rumeli ve Anadolu kadiaskerlikleri diye tekrar ikiye indirilen bu müessese, Osmanli saltanatinin sonuna kadar devam etti.
Protokola göre daha üstün addedilen Rumeli kadiaskerleri ile daha asagi bir mevkide bulunan Anadolu kadiaskerinin vazifeleri kanunnâmelerde söyle belirtilir:
"Bilfül Rumeli kadiaskeri olan efendi, Rumeli ve adalarda vaki kazalari ve kismet-i askeriyeleri tevcih eder.
Ve bilfül Anadolu kadiaskeri olan efendi, Anadolu'da ve Arabistan'da vaki kazalari ve kismet-i askeriyeleri tevcih eder.
Ve bu efendiler, divân günlerinde elbette Divan-i Hümâyuna müdavemet edüp Cuma günlerinde vezir-i a'zam hazretlerinin hânesine varirlar. Amma dâva istimai lâzim gelse Rumeli kadiaskeri istima edüp Anadolu kadiaskeri kendi halinde oturur. Meger vekil-i saltanat tarafindan me'zûn ve me'mûr ola, ol zaman istimai ser'an caiz olur.
Ve yirmi, yirmibes ve otuz ve kirk medreselerin ve kendi taraflarina müteallik olan bazi mahallin cihet ve tevliyet makulesin tevcih edegelmislerdir."
Böylece Anadolu'da bulunan müderris ve kadilarin tayini, Anadolu kadiaskerinin, Rumeli'de bulunan müderris ve kadilarin tayini de Rumeli kadiaskeri tarafindan yapilmaktaydi. Görüldügü gibi müessesenin görevleri, egitim ve yargi teskilatinin idaresi, ordu ve askerî zümrenin gerek baris, gerekse savas sirasinda hukukî ihtilaflarinin giderilmesi ve davalarinin görülmesi seklinde iki ana grupta toplanabilir.
Kadiaskerler, XVI. yüzyilin ikinci yansini müteakip, Seyhülislâmligin ön plâna çiktigi tarihe kadar bütün kadi ve müderrisleri aday (namzet) gösterip tayinleri sadr-i a'zama ait olan kirktan yukari müderrisler ile mevâliyi vezir-i a'zama arz ile tayinlerine delâlet ederlerdi. Daha sonra bu gibilerin arzlari kendilerinden alinarak, kirk akçaya kadar olan müderrislerle kaza kadilarinin tayinleri eskisi gibi bunlara birakildi. Kirktan yukari yevmiyeli müderrisler ile mevâlinin tayinleri ise seyhülislâmlara verilmistir. Tayin olunacak müderris veya kadi Anadolu'da ise Anadolu kadiaskeri, Rumelide ise Rumeli kadiaskeri tarafindan arz günlerinde, bizzat kendisi tarafindan, padisah huzurunda okunan "Defter-i akdiye" de okunup inha olunan kadilarin tayinleri için padisahin muvafakati alinirdi.
Bir kimsenin kadiasker olabilmesi için "mevleviyet" denilen 500 akça yevmiyeli büyük kadilik mansibinda bulunmasi gerekirdi. XVI. asrin ikinci yarisina kadar kadiasker olmak için muayyen bir usûl yoktu. Fakat bu tarihten sonra Istanbul ve Edirne kadilarindan veya Anadolu kadiaskeri pâyesi olan Istanbul kadisi mazullerinden birinin fiilen Anadolu kadiaskeri olmasi kanun haline gelmisti. Bu kadiaskerlikten sonra da Rumeli kadiaskerligi gelirdi. Kurulustan sonraki dönemlerde kadiaskerlik müddeti, diger mevleviyetlerde oldugu gibi bir yildi. Bu müddeti dolduran kadiasker, mazûl sayilarak yerine sirada olan bir baskasi tayin edilirdi. XVI. asrin ikinci yarisindan itibaren Rumeli kadiaskerleri Seyhülislâm olurlardi.
Zamanla maaslarinda farklilik görülen kadiaskerler, Fatih kanunnâmesine göre devlet hazinesinden yevmiye 500 akça aliyorlardi. XVI. yüzyilin ortalarindan sonra Rumeli kadiaskeri 572, Anadolu kadiaskeri ise 563 akça yevmiye aliyorlardi. Bunlarin maaslarindan baska askerî siniftan olup vefat edenlerin "resm-i kismet"lerinden, binde onbes akça olarak gelirleri vardi. Bu para, kadiasker kassamlari vasitasiyle tahsil edilirdi. Âli'nin kaydina göre Rumeli kadiaskerine resm-i kismetten günde sekiz bin akça hasil olurdu. Anadolu kadiaskerinin resm-i kismeti ise daha fazla idi. Irak, Suriye ve Misir'in bu kadiaskerlige bagli olmasi, bu artisa sebep oluyordu. Mazuliyet veya tekaüdlerinde de kendilerine maas tahsis edilen kadiaskerlere, daha sonra birer arpalik verilerek iaselerinin temin edilmesi saglanirdi.
Divân'daki davalari dinleyen kadiaskerler, Sali ve Çarsamba hariç olmak üzere hergün kendi konaklarinda divân akdedip kendilerini ilgilendiren ser'î ve hukukî islere bakarlardi. Kadiaskerlerden her birinin tezkireci, rûznamçeci, matlabçi, tatbikçi, mektupçu ve kethüda olmak üzere yardimcilari bulunurdu. Ayrica her birinin davali ve davaciyi divâna getiren yirmiser muhziri bulunmaktaydi.
Padisah, sefere çiktigi zaman kadiaskerler de onunla birlikte giderlerdi. Padisah sefere gitmedigi takdirde onlar da gitmezlerdi. Bu durumda ser'î muameleleri görmek üzere onlarin yerine "ordu kadisi" tayin edilip gönderilirdi. Ayni sekilde padisahlar Edirne'ye gittikleri zaman onlar da padisahla birlikte gider ve akd edilen divân oturumlarina istirak ederlerdi.
Bu müessese, Osmanli Devleti'nin sonuna kadar devam etmis, Osmanli hükümeti ile birlikte o da tarihe mal olmustur.
Osmanli Devleti'nde askerî ve hukukî islerden sorumlu olan kadiaskerlik teskilâti, gerek kelime gerekse meslek olarak uzun bir geçmise sahiptir. Hz. Ömer tarafindan ordugâh sehirlerine tayin edilen kadilar, sivil olmaktan ziyade askerî bir hüviyet tasiyorlardi. Bu sebeple, kadiaskerligin Hz. Ömer tarafindan kuruldugu belirtilmektedir. Abbasîler'de de görülen bu mansib, Harzemsahlar'da, Anadolu Selçuklulari'nda Eyyûbîler'de, Memlûklerde ve hatta Karamanlilar'da da vardi.
Osmanli Devleti'nde ilk kadiaskerin Bursa Kadisi Çandarli Kara Halil Hayreddin Pasa oldugu belirtilmektedir. Kaynaklar, ilk kadiaskerin adi geçen zat oldugunda müttefik olmalarina ragmen, tayin tarihi için farkli rakamlar vermektedirler. ÂsIkpasazâde ve Oruç Bey, bu makamin 761 (M 1359), Hoca Saadeddin, Solakzâde ve Müneccimbasi 763 (M. 1361)'de ihdas edildigini belirtmektedirler. Bundan baska kadiaskerlik hakkindaki arastirmasinda M. Ipsirli ,baska kaynaklarda bu tarihin 762 (M. 1360) olarak verildigini söyler.
Kelime olarak lügat mânâsi "asker kadist" demek olan kadiaskerlik, Osmanli ilmiye teskilâti içinde önemli bir mevki idi. Kadiasker terkibindeki "asker" kelimesi, müessesenin özelligi açisindan önem tasir. Zira, Seyhulislâmliktan takriben bir asir kadar önce (80 sene) kurulmus olan müessesenin kurulusunda devletin, asker ve onlarin ihtiyaçlarini karsilamada titizlikle hareket ettigini göstermektedir. Bununla beraber, Divan-i Hümâyun azasi olan kadiaskerin vazifeleri sadece askerî saha ile sinirli degildi. Kadiaskerler ayni zamanda bütün sivil adlî islere de bakiyorlardi. Onlar, belli seviyedeki bazi kadi ve nâiblerin tayinlerini de yapiyorlardi. Divan toplantilarinda vezir-i a'zamin saginda vezirler, solunda da kadiaskerler yer alirdi.
Fâtih Sultan Mehmed'in son senelerine kadar yalniz bir kadiaskerlik vardi. Hududlarin genislemesi ve islerin çogalmasi yüzünden 885 (M. 1481) yilinda biri Rumeli, digeri Anadolu olmak üzere ikiye ayrildi. Belirtilen tarihte, Muslihiddin el-Kastalanî daha üstün kabul edilen Rumeli kadiaskerligine, o dönemde Istanbul kadisi olan Balikesirli Haci Hasanzâde Mehmed b. Mustafa da Anadolu kadiaskerligine getirildiler. Dogu ve Güneydogu Anadolu'nun Osmanli ülkesine ilhakindan sonra Yavuz Sultan Selim (1512-1520) tarafindan 922'de yani XVI. asrin ilk çeyreginde (1516) merkezi Diyarbekir (Diyarbakir) olan Arap ve Acem kadiaskerligi adi altinda üçüncü bir kadiaskerlik kuruldu. Devlet merkezine olan uzakligi sebebiyle olsa gerek ki divân üyeligi bulunmayan bu kadiaskerligin basina meshur tarihçi ve bilgin Idrisî Bitlisî getirildi. Bilahare merkezi, payitahta (Istanbul) nakledilen bu kadiaskerlige Fenarîzâde Mehmed Sah Efendi tayin edildi. 924 (M. 151 de adi geçen sahsin bu görevden ayrilmasindan sonra bir müddet vekaletle idareye baslanan bu kadiaskerlik lagv edilerek vazife ve selahiyetleri Anadolu kadiaskerligine birakildi. Böylece Rumeli ve Anadolu kadiaskerlikleri diye tekrar ikiye indirilen bu müessese, Osmanli saltanatinin sonuna kadar devam etti.
Protokola göre daha üstün addedilen Rumeli kadiaskerleri ile daha asagi bir mevkide bulunan Anadolu kadiaskerinin vazifeleri kanunnâmelerde söyle belirtilir:
"Bilfül Rumeli kadiaskeri olan efendi, Rumeli ve adalarda vaki kazalari ve kismet-i askeriyeleri tevcih eder.
Ve bilfül Anadolu kadiaskeri olan efendi, Anadolu'da ve Arabistan'da vaki kazalari ve kismet-i askeriyeleri tevcih eder.
Ve bu efendiler, divân günlerinde elbette Divan-i Hümâyuna müdavemet edüp Cuma günlerinde vezir-i a'zam hazretlerinin hânesine varirlar. Amma dâva istimai lâzim gelse Rumeli kadiaskeri istima edüp Anadolu kadiaskeri kendi halinde oturur. Meger vekil-i saltanat tarafindan me'zûn ve me'mûr ola, ol zaman istimai ser'an caiz olur.
Ve yirmi, yirmibes ve otuz ve kirk medreselerin ve kendi taraflarina müteallik olan bazi mahallin cihet ve tevliyet makulesin tevcih edegelmislerdir."
Böylece Anadolu'da bulunan müderris ve kadilarin tayini, Anadolu kadiaskerinin, Rumeli'de bulunan müderris ve kadilarin tayini de Rumeli kadiaskeri tarafindan yapilmaktaydi. Görüldügü gibi müessesenin görevleri, egitim ve yargi teskilatinin idaresi, ordu ve askerî zümrenin gerek baris, gerekse savas sirasinda hukukî ihtilaflarinin giderilmesi ve davalarinin görülmesi seklinde iki ana grupta toplanabilir.
Kadiaskerler, XVI. yüzyilin ikinci yansini müteakip, Seyhülislâmligin ön plâna çiktigi tarihe kadar bütün kadi ve müderrisleri aday (namzet) gösterip tayinleri sadr-i a'zama ait olan kirktan yukari müderrisler ile mevâliyi vezir-i a'zama arz ile tayinlerine delâlet ederlerdi. Daha sonra bu gibilerin arzlari kendilerinden alinarak, kirk akçaya kadar olan müderrislerle kaza kadilarinin tayinleri eskisi gibi bunlara birakildi. Kirktan yukari yevmiyeli müderrisler ile mevâlinin tayinleri ise seyhülislâmlara verilmistir. Tayin olunacak müderris veya kadi Anadolu'da ise Anadolu kadiaskeri, Rumelide ise Rumeli kadiaskeri tarafindan arz günlerinde, bizzat kendisi tarafindan, padisah huzurunda okunan "Defter-i akdiye" de okunup inha olunan kadilarin tayinleri için padisahin muvafakati alinirdi.
Bir kimsenin kadiasker olabilmesi için "mevleviyet" denilen 500 akça yevmiyeli büyük kadilik mansibinda bulunmasi gerekirdi. XVI. asrin ikinci yarisina kadar kadiasker olmak için muayyen bir usûl yoktu. Fakat bu tarihten sonra Istanbul ve Edirne kadilarindan veya Anadolu kadiaskeri pâyesi olan Istanbul kadisi mazullerinden birinin fiilen Anadolu kadiaskeri olmasi kanun haline gelmisti. Bu kadiaskerlikten sonra da Rumeli kadiaskerligi gelirdi. Kurulustan sonraki dönemlerde kadiaskerlik müddeti, diger mevleviyetlerde oldugu gibi bir yildi. Bu müddeti dolduran kadiasker, mazûl sayilarak yerine sirada olan bir baskasi tayin edilirdi. XVI. asrin ikinci yarisindan itibaren Rumeli kadiaskerleri Seyhülislâm olurlardi.
Zamanla maaslarinda farklilik görülen kadiaskerler, Fatih kanunnâmesine göre devlet hazinesinden yevmiye 500 akça aliyorlardi. XVI. yüzyilin ortalarindan sonra Rumeli kadiaskeri 572, Anadolu kadiaskeri ise 563 akça yevmiye aliyorlardi. Bunlarin maaslarindan baska askerî siniftan olup vefat edenlerin "resm-i kismet"lerinden, binde onbes akça olarak gelirleri vardi. Bu para, kadiasker kassamlari vasitasiyle tahsil edilirdi. Âli'nin kaydina göre Rumeli kadiaskerine resm-i kismetten günde sekiz bin akça hasil olurdu. Anadolu kadiaskerinin resm-i kismeti ise daha fazla idi. Irak, Suriye ve Misir'in bu kadiaskerlige bagli olmasi, bu artisa sebep oluyordu. Mazuliyet veya tekaüdlerinde de kendilerine maas tahsis edilen kadiaskerlere, daha sonra birer arpalik verilerek iaselerinin temin edilmesi saglanirdi.
Divân'daki davalari dinleyen kadiaskerler, Sali ve Çarsamba hariç olmak üzere hergün kendi konaklarinda divân akdedip kendilerini ilgilendiren ser'î ve hukukî islere bakarlardi. Kadiaskerlerden her birinin tezkireci, rûznamçeci, matlabçi, tatbikçi, mektupçu ve kethüda olmak üzere yardimcilari bulunurdu. Ayrica her birinin davali ve davaciyi divâna getiren yirmiser muhziri bulunmaktaydi.
Padisah, sefere çiktigi zaman kadiaskerler de onunla birlikte giderlerdi. Padisah sefere gitmedigi takdirde onlar da gitmezlerdi. Bu durumda ser'î muameleleri görmek üzere onlarin yerine "ordu kadisi" tayin edilip gönderilirdi. Ayni sekilde padisahlar Edirne'ye gittikleri zaman onlar da padisahla birlikte gider ve akd edilen divân oturumlarina istirak ederlerdi.
Bu müessese, Osmanli Devleti'nin sonuna kadar devam etmis, Osmanli hükümeti ile birlikte o da tarihe mal olmustur.