osmanlı Teması
RSS
Siteye Giriş Favoriler
  • Büyük Tutkular Yeteneğinide Kendisi Yaratır.(Fatih Sultan Mehmed Han)
  • Davamız Kuru Bir Cihangirlik Davası Değildir Davamız Bilakis İslam Davasıdır(Ertuğrul Gazi)
  • Osmanlılar Kainat Tarihinin Gördüğü En Büyük İmparatorluklardan Birini Kurdular.
  • Osmanlı Başarısının İki Sebebi: Devlet Teşkilatında Mükemmellik Ve Askeri Teknikteki Üstünlük İdi.
  • Osmanlı Başarısının Asıl Sebebi: Adalet Düzenindeki Üstünlük Ve İnsaniliktir.
  • Osmanlı Bu Gün: Dünyanın Geri Kalan Devletleri Toplam Gücü Üzerinde Bir Kudrete Sahiptir.

Encümen-i Daniş

Encümen-i Daniş
Encümen-i Daniş
Tanzîmât devrinde Fransız akademisi örnek alınarak kurulan akademi, 21 Temmuz 1846’da toplanan Meclis-i maârif-i umûmiyyede kurulması kararlaştırılan bu akademinin gayesi; eğitim ve kültür alanında gerekli çalışmaları yapmak, batıdaki ilmî çalışmaları ve yenilikleri tâkib etmek, kurulacak olan Darülfünûn için kitap hazırlamak, Türk dilinde ilim ve fenlere dâir lüzumlu kitapları te’lîf veya tercüme ederek, ilmin memlekete yayılmasını ve vatandaşların bundan istifâdesini sağlayarak umûmî kültür seviyesini yükseltmekti.

Ahmed Cevdet Paşa, bu kuruluşun gayesi ve sağlayacağı faydaları ihtiva eden bir mazbata yazarak sultan Abdülmecîd Han’a arzetti. Pâdişâh’ın kabul etmesi üzerine, mazbataya uygun olarak hazırlanan bir beyanname, 1 Haziran 1851 tarihli Takvîm-i vekâyîde (Resmî gazetede) yayınlandı. Encümen-i Dâniş’e, Bezm-i âlem Vâlide Sultan tarafından sultan Mahmûd’un türbesi civarında yaptırdığı Dârülmeârif adlı okulun içinde bir yer ayrıldı. 18 Temmuz 1851 târihinde yapılan açılış merasiminde pâdişâh, sadrâzam, bütün hükûmet üyeleri ve ilmiye sınıfına mensub kimseler hazır bulundu. Sadrâzamın ve Encümen-i Dâniş’in ikinci reîsi olan tarihçi Hayrullah Efendi’nin yaptığı konuşmalardan sonra açıldı, Encümen-i Dâniş’in dahilî ve hâricî azalarına da birer rüûs belgesi verildi.

Encümen-i Dâniş’in kuruluş nizâmnâmesinde, dahilî ve haricî âzâlıklar, bunların hususiyetleri ve faaliyet alanları belirtilmiştir. Dahilî azalar kırk kişi olup, bunların her birisinin bir ilim dalında mütehassıs olması, bir yabancı dili bilmesi, bir eser hazırlama veya tercüme etme kabiliyetine sâhib olması şart koşuluyordu. Dâhili azalar, zarurî mazeretleri olmadığı müddetçe toplantılara katılmak zorundaydı. Encümen-i Dâniş’in otuz kadar da haricî (şeref) âzası vardı. Bu azaların Türkçe bilmesi şart değildi. Hangi dil ile olursa olsun Encümen’e bilgi vermeleri yeterli sayılıyordu.

Başkanlığına Şerîf Mehmed, ikinci başkanlığına da Hayrullah Efendi’nin getirildiği ilk Encümen-i Dâniş’in aslî âzâlıklarına; sadrâzam Mustafa Reşîd Paşa, şeyhülislâm Ârif Hikmet Efendi, serasker Mehmed Paşa, hâriciye nâzırı Âlî Paşa, ticâret nâzırı İsmâil Paşa gibi devlet adamlarıyla Fuâd, Şerîf, Mehmed, Ahmed Cevdet, Hayrullah, Ziver, Ahmed Vefîk efendiler gibi devrin ilim, edebiyat ve kültür hayâtında tanınmış kişileri getirildi. Haricî azaları arasında ise devrin rum ve ermeni bilginleri, İngiliz şarkiyatçısı Redhouse, tarihçi Hammer, Fransız şarkiyatçısı Bianchi gibi yabancılar yer aldı.

Bir diğer gayesi Darülfünûnda okutulacak temel kitapları hazırlamak olan Encümen-i Dâniş, ilk iş olarak bir lügat ile Osmanlıca gramer kitabı hazırlamayı kararlaştırdı. Azalardan Ahmed Cevdet Paşa’ya Hammer’in târihine zeyl yazma vazifesi verildi. Ahmed Cevdet Paşa, Kaynarca andlaşmasından (1774) 1824’e kadar olan 12 cildlik Osmanlı târihini yazmaya başladı. 1854’de ilk üç cildi tamamlayarak sultan Abdülmecîd Han’a takdîm etti. Fuâd Paşa ile Cevdet Paşa tarafından Kavâid-i Osmaniye adlı Türkçe gramer kitabı da Encümen’in ilk eserlerinden olarak sultan Abdülmecîd Han’a takdîm edildi. Bu meyanda bâzı batı dillerinden tercümeler yapıldı ise de arzulanan hedef gerçekleştirilemedi.

Kendinden beklenen vazîfeyi yerine getiremeyen Encümen-i Dâniş 1862 yılına kadar devlet salnamelerinde zikr edilmiş, daha sonra ise adına rastlanamamıştır.

Batıya benzeme özentisinden hareket edilerek kurulan Encümen-i Dâniş, üyelerinin çoğu da hatır gönül için seçilmesi ve ilmî olmaktan çok, siyâsî bir kadronun elinde bulunması sebebiyle on seneyi aşkın verimsiz bir ömür sürdükten sonra, kendiliğinden silinip gitmiştir. Sultan Abdülmecîd Han’ın vefâtından sonra çalışmalarına son verildiği tahmin edilen Encümen-i Dâniş’in, ne zaman ve ne sebeble lağv edildiği de bilinmemektedir.

Geri
Benzer Konular
Henüz yorum yapılmamıştır.

Oylar:
Average members rating (out of 10) : Henüz Oylanmamış   
Votes: 0