2012-01-13 17:32
Osmanlı Ansiklopedisi / Ansiklopedik Bilgi K Bölümü / Kaptan-ı Derya
Kaptan-ı Derya
Osmanlı Devleti bahriye (deniz kuvvetleri) teşkilâtının en büyük âmiri ve donanmanın baş kumandanına verilen ünvân. Buna Deryâ beyi veya Kaptan paşa da denirdi.
Kaptân-ı deryâ vezirlik rütbesini hâiz olup, teşrîfâtta (protokolde) vüzerâ-yı izam (büyük vezirler) arasında yer alırdı. Arz günlerinde Dîvân-ı hümâyûna gelir, derecesine göre vezirlerin yanında kubbe altında otururdu. Kaptân-ı deryanın elinde hâkimiyet alâmeti olarak sedefkârî âsâsı olup, tersanede onunla gezerdi. Bahriye ile ilgili Dîvân-ı hümâyûna gelen dâvalar kendisine havale olunur, dîvânda muayyen bir yerde oturup dâvalara bakar ve karar verirdi. Tersaneye geldiği zaman orada da dâva dinler ve dâva işi nereye âid ise oranın kâdısına buyruldu gönderir, lüzum hâsıl olursa dâvayı kâdıya da havale ederdi.
Bahriye teşkilâtında büyük-küçük bütün tâyinlerden kaptân-ı derya mes’ûldü. Bâzı mühim işleri sadrâzama arz ederdi. Bahriye ile ilgili işler için, hüküm yazmaya ve tuğra çekmeye vazifeli idi. Yâni pâdişâh nâmına ferman yazar, tuğra çekerdi. Derya kalemine âid tımar ve zeametlerin dağıtılması ve bahriye ile ilgili tâyinler kaptân-ı deryaya âiddi. Zeamet ve tımar kayıtlarının tashihi ile defterhânedeki esas kayıtlarda bir yanlışlığa meydan verilmemesi hususunda sadâret makamına telhis gönderirdi.
Pâdişâhın teftiş veya denize gemi inmesi münâsebetiyle, tersaneye gelişinde, sadrâzamın takdim ettiği ata binerek dolaşması sırasında, sadrâzam ve kaptân-ı deryanın sedefli âsâ ile önünde yürümeleri kânun îcâbındandı. Sadrâzamın da zaman zaman tersaneyi gezmek ve bahriye işlerini gözden geçirmek için gelişinde kaptân-ı derya iskele üzerinde karşılayıp, kendisinin taşıdığı sedef asasını sadrâzama verir, önüne düşüp, tersaneyi ....
Kaptân-ı deryâ vezirlik rütbesini hâiz olup, teşrîfâtta (protokolde) vüzerâ-yı izam (büyük vezirler) arasında yer alırdı. Arz günlerinde Dîvân-ı hümâyûna gelir, derecesine göre vezirlerin yanında kubbe altında otururdu. Kaptân-ı deryanın elinde hâkimiyet alâmeti olarak sedefkârî âsâsı olup, tersanede onunla gezerdi. Bahriye ile ilgili Dîvân-ı hümâyûna gelen dâvalar kendisine havale olunur, dîvânda muayyen bir yerde oturup dâvalara bakar ve karar verirdi. Tersaneye geldiği zaman orada da dâva dinler ve dâva işi nereye âid ise oranın kâdısına buyruldu gönderir, lüzum hâsıl olursa dâvayı kâdıya da havale ederdi.
Bahriye teşkilâtında büyük-küçük bütün tâyinlerden kaptân-ı derya mes’ûldü. Bâzı mühim işleri sadrâzama arz ederdi. Bahriye ile ilgili işler için, hüküm yazmaya ve tuğra çekmeye vazifeli idi. Yâni pâdişâh nâmına ferman yazar, tuğra çekerdi. Derya kalemine âid tımar ve zeametlerin dağıtılması ve bahriye ile ilgili tâyinler kaptân-ı deryaya âiddi. Zeamet ve tımar kayıtlarının tashihi ile defterhânedeki esas kayıtlarda bir yanlışlığa meydan verilmemesi hususunda sadâret makamına telhis gönderirdi.
Pâdişâhın teftiş veya denize gemi inmesi münâsebetiyle, tersaneye gelişinde, sadrâzamın takdim ettiği ata binerek dolaşması sırasında, sadrâzam ve kaptân-ı deryanın sedefli âsâ ile önünde yürümeleri kânun îcâbındandı. Sadrâzamın da zaman zaman tersaneyi gezmek ve bahriye işlerini gözden geçirmek için gelişinde kaptân-ı derya iskele üzerinde karşılayıp, kendisinin taşıdığı sedef asasını sadrâzama verir, önüne düşüp, tersaneyi ....
Devamını görmek için lütfen giriş yapınız veya Üye Olunuz.