2011-12-14 22:16
Tarih Haber / Abdulhamit in elini öptüğü Paşa kim?
Abdulhamit in elini öptüğü Paşa kim?
Çalışması hakkında bilgi veren Niyazi, ''93 Harbi'' olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında Kafkasya ve Tuna cephelerinde kendini savunan Osmanlı'nın Plevne savunması üzerine bir yılı aşkın süredir araştırmalar yaptığını, romanın tamamlanmasının ise bir yıl kadar süreceğini belirtti.
Çalışmaları sırasında telefona bile bakmadığını anlatan Mehmed Niyazi, romanında Osmanlı'nın bir dönemini ve Plevne savunmasında yaşananları Plevne kahramanlarının hikayesi çerçevesinde ele aldığını dile getirdi.
Plevne'nin çok büyük bir savaş olduğunu ve Osmanlı ordusunun küçük bir kuvvetle çok iyi bir savunma gösterdiğini belirten Niyazi, şöyle konuştu:
''Yabancı kaynaklar getirttim. Osman Paşa ve oradaki kumandanlarımızla alakalı çok malzeme var. Orada çok enteresan şeyler var. Plevne'deki savaş dünya savaş stratejisini değiştirmiştir. Çok küçük bir kuvvetle büyük bir orduyu aylarca durduruyorsunuz ve sıkıntınız da savaş değil açlık, oradaki halkın açlığı. Yoksa öyle bir taktik uygulanıyor ki ordu 500 sene daha savaşır.''
Plevne üzerine çalışmaya başlamasının sebebini de anlatan Niyazi, Abdülhamit Han'ın devlet nişanını takdim ederken Plevne'de çarpıştığını duyunca Osman Paşa'nın elini öpmesinin kendisinin çok dikkatini çektiğini, bunun ardından savaş yıllarında çıkan bütün Avrupa gazetelerini taradığını anlattı.
Tıpkı ''Çanakkale Mahşeri'' adlı eserinde olduğu gibi yine tarihten birçok kahraman ortaya çıkardığını belirten Niyazi, şunları anlattı: ''Mesela Rusların Mihail Skobelev adında bir generalleri var. Savaşa girerken kendi askerlerinin morali yerine gelsin diye baştan aşağı beyaz giyiyor. Enteresan bir adamdır. Ona kurşun işlemez, öyle de bir efsane var. Onu karşısında Osmanlı saflarında Yunus Bey var. Bunlar kapıştıkları zaman ki bu mücadele günlerce sürer. Avrupa basını ''Tanrıların Savaşı'' diye manşet atıyor... Ancak bugün Yunus Bey'in adı yok. Ben bu kişileri, yani gizli kalmış adı unutulmuş kişileri bulup çıkarmaya çalışıyorum. Adil Paşa, Atıf Paşa, Tahir Paşa ve diğerleri... Ortaya çıkan kahramanların hiçbiri bana ait değil, hepsi tarihe ait.''
Plevne'de Osmanlı'nın subay eksiğini kapatmak için birçok Alman ve İngiliz'in teğmen ve üsteğmen olarak Türk askeri ile birlikte savaştığını, doktor olarak orduda bulunduğunu söyleyen Niyazi, araştırmasında bu askerlerin hatıralarına da yer vereceğini belirtti.
Plevne üzerine yazılan romanların birçoğunun abartılı olduğunu belirten Mehmed Niyazi, ''Aşk romanlarımızda olsa başka ama bizim tarihi romanlarımızda abartıya, hayale ihtiyaç yok'' dedi.
Ruslar'a karşı Plevne'de uzun süre dayanan, ancak durumun çaresizliği karşısında kılıcını teslim eden Gazi Osman Paşa ve 45 bini aşkın askeri aç ve susuz bir şekilde kilometrelerce yürüyüşe tabi tutulmuş, ancak küçük bir sayıda Osmanlı askeri sağ salim Osmanlı topraklarına geri dönebilmişti.
Çalışmaları sırasında telefona bile bakmadığını anlatan Mehmed Niyazi, romanında Osmanlı'nın bir dönemini ve Plevne savunmasında yaşananları Plevne kahramanlarının hikayesi çerçevesinde ele aldığını dile getirdi.
Plevne'nin çok büyük bir savaş olduğunu ve Osmanlı ordusunun küçük bir kuvvetle çok iyi bir savunma gösterdiğini belirten Niyazi, şöyle konuştu:
''Yabancı kaynaklar getirttim. Osman Paşa ve oradaki kumandanlarımızla alakalı çok malzeme var. Orada çok enteresan şeyler var. Plevne'deki savaş dünya savaş stratejisini değiştirmiştir. Çok küçük bir kuvvetle büyük bir orduyu aylarca durduruyorsunuz ve sıkıntınız da savaş değil açlık, oradaki halkın açlığı. Yoksa öyle bir taktik uygulanıyor ki ordu 500 sene daha savaşır.''
Plevne üzerine çalışmaya başlamasının sebebini de anlatan Niyazi, Abdülhamit Han'ın devlet nişanını takdim ederken Plevne'de çarpıştığını duyunca Osman Paşa'nın elini öpmesinin kendisinin çok dikkatini çektiğini, bunun ardından savaş yıllarında çıkan bütün Avrupa gazetelerini taradığını anlattı.
Tıpkı ''Çanakkale Mahşeri'' adlı eserinde olduğu gibi yine tarihten birçok kahraman ortaya çıkardığını belirten Niyazi, şunları anlattı: ''Mesela Rusların Mihail Skobelev adında bir generalleri var. Savaşa girerken kendi askerlerinin morali yerine gelsin diye baştan aşağı beyaz giyiyor. Enteresan bir adamdır. Ona kurşun işlemez, öyle de bir efsane var. Onu karşısında Osmanlı saflarında Yunus Bey var. Bunlar kapıştıkları zaman ki bu mücadele günlerce sürer. Avrupa basını ''Tanrıların Savaşı'' diye manşet atıyor... Ancak bugün Yunus Bey'in adı yok. Ben bu kişileri, yani gizli kalmış adı unutulmuş kişileri bulup çıkarmaya çalışıyorum. Adil Paşa, Atıf Paşa, Tahir Paşa ve diğerleri... Ortaya çıkan kahramanların hiçbiri bana ait değil, hepsi tarihe ait.''
Plevne'de Osmanlı'nın subay eksiğini kapatmak için birçok Alman ve İngiliz'in teğmen ve üsteğmen olarak Türk askeri ile birlikte savaştığını, doktor olarak orduda bulunduğunu söyleyen Niyazi, araştırmasında bu askerlerin hatıralarına da yer vereceğini belirtti.
Plevne üzerine yazılan romanların birçoğunun abartılı olduğunu belirten Mehmed Niyazi, ''Aşk romanlarımızda olsa başka ama bizim tarihi romanlarımızda abartıya, hayale ihtiyaç yok'' dedi.
Ruslar'a karşı Plevne'de uzun süre dayanan, ancak durumun çaresizliği karşısında kılıcını teslim eden Gazi Osman Paşa ve 45 bini aşkın askeri aç ve susuz bir şekilde kilometrelerce yürüyüşe tabi tutulmuş, ancak küçük bir sayıda Osmanlı askeri sağ salim Osmanlı topraklarına geri dönebilmişti.