2011-06-14 01:04
Tarih Haber / İşte Harem in gizemleri
İşte Harem in gizemleri
Harem sadece Osmanlı’da mı vardı? Yapısı nasıldı? Cariyeler sadece saraya satılan kölelerden mi oluşuyordu? İşte Harem hakkındaki her şey!
Tartışmanın odağında bir televizyon dizisi var. Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan’ın hayatlarını anlatan ‘Muhteşem Yüzyıl’ anlattıkları ve anlatmadıkları ile tartışmaları alevlendirdi. Daha önce pek de yapılmamış bir biçimde padişahın özel hayatı dizide kurgulanınca peşi sıra itirazlar yükseldi.
Konu padişahın kişisel hayatı olunca elbette Osmanlı tarihinin en gizemli ve en merak edilen kurumu olan Harem ve orada yaşananlar tartışmanın ana malzemesi haline geldi. Biz de kurulduğu dönemden bugüne kadar gizli kalan ve bu gizemli yapısı nedeniyle en çok konuşulan Harem'i NTV Tarih yazarlarından Derya Tulga anlattı.
Harem dendiğinde akla ilk olarak Osmanlı haremi geliyor doğal olarak. Harem Osmanlı’nın icat ettiği bir kurum mu? Yoksa öncülü ya da çağdaşı olan diğer uygarlıklarda da benzer yapılanmalar var mıydı?
Derya Tulga: Haremağaları dahil olmak üzere Çin’de muazzam bir Harem kurumu vardı. İranlılar’da ve Bizans’da da Harem vardı. Orada da haremağaları vardı. Zaten Osmanlı özellikle Sasani ve Bizans devlet teşkilatlarını örnek almıştır.
Osmanlı zaten başlangıçta çadırlarda oturan Türkmenler’den oluşan bir topluluktu, burada Harem olmaz. Bizans’ın topraklarına doğru genişledikten ve onun mirasına oturduktan sonra sonra yavaş yavaş Bizans’ın bazı kurumlarını kendisine entegre etmeye başladılar. Bizans etkisinin çok fazla olduğunu söyleyebiliriz.
Bizans ve diğer imparatorluk haremleriyle Osmanlı Haremi arasında ne tür benzerlikler vardı?
Derya Tulga: Özellikle entirikalar konusunda benzerlerdi. Bizans’ta olduğu gibi Osmanlı’da zehirleme yoktu belki ama taht için çevrilen entrikalar konusunda Osmanlı Haremi benzerdir. Ben Bizans’ı da doğulu olarak kabul ediyorum, bu anlamda Osmanlı Haremi de Bizans ve Sasani İmparatorlukları gibi doğu uygarlıklarındaki Haremler'e benzerdir.
Peki batıda?
Derya Tulga: Batıda da entrika çeviren kadınlar vardı ama onlar duvarlar arasında değil açıkta yaşayan kişilerdi. Harem ise zaten doğası geri gizlidir. Bu anlamda Osmanlı ile batı arasında fark vardır.
Harem ne zaman kuruldu?
Derya Tulga: Gerçek anlamıyla Harem kurumu Kanuni zamanında kuruldu. Kanuni’nin beş tane gözdesi, bir kaç tane de cariyesi vardı. Ama onlarca gözdenin, yüzlerce cariyenin yaşadığı büyük bir Harem'den bahsediyorsak bu III. Murat zamanına denk geliyor.
Kanuni öncesinde harem yoktu öyleyse?
Derya Tulga: Kanuni’nin babası olan Yavuz Sultan Selim’in hayatı savaş alanlarında geçti. Onun bir Harem kurması söz konusu olamazdı. Onun babası II. Beyazıd genç yaşında elini eteğini çekmişti. Onların zamanında büyük haremler yoktu. Gerçek anlamda Harem'in Kanuni döneminde kurulduğunu söyleyebilirz.
Zaten önceki padişahlar evlilikler yapıyorlardı. Neden büyük Haremler Kanuni ile başlıyor diye sorarsak, padişahlar devlet işinden çekiliyorlardı açıkçası. Bunun bir istisnası olan IV. Murat kadınlara bile yaklaşmıyordu.
Bu evlilikler Kanuni sonrasında sona mı eriyor? Sadece cariyeler arasından mı seçim yapılıyor?
Derya Tulga: Bir kaç istisna dışında bu soruya evet diyebilirz. Hocasının kızıyla evlenmek isteyen Genç Osman bir istisnaydı. Bu isteği çok büyük tepki çekti. Öldürülmesiyle sonuçlanan ayaklanmanın sebeplerinden biri de budur.
Bir de Sultan Abdulaziz, Mısır Hidivi’nin kızıyla evlenmek istedi ama bu da “bizde böyle bir adet yok” denilerek engellendi. O döneme kadar padişahların harem dışından kadınlarla evlenmeleri çoktan unutulmuştu. Sonuç olarak Kanuni döneminden sonra harem dışından evlilik olmadı, buna yönelik teşbbüsler de hoş karşılanmadı ve engellendi.
Ayrıca fiziki olarak da Kanuni dönemine kadar Harem sarayın dışındaydı değil mi?
Derya Tulga: Evet, Kanuni zamanına kadar Harem sarayın dışındaydı. Şunu da belirteyim Kanuni’nin harem hayatına karışması da söz konusu değildi. Dizide gösterilen harem sahneleri kurgu. Cariyelerle içli dışlı olamazdı padişah, bekler ve ona bir cariye sunulurdu. Cariyeyi, seçen de valide sultandı.
Burdaki kıstaslar nelerdi ?
Derya Tulga: Padişah anneleri her zaman oğullarıyla beraberdiler. Onlarla birlikte taşraya gönderiliyorlardı. Dolayısıyla oğullarını çok iyi tanıyorlardı. Harem'e seçip yetiştirilecek kızları buna göre belirliyorladı.
Cariyelerin tamamı köle olarak mı Harem'e alınıyordu yoksa içlerinde aileleri tarafından istikbali olduğu düşüncesiyle verilenler de var mıydı?
Derya Tulga: Öyle bir şey yok. Kimse kızını getirmezdi, bu modern çağlarda uydurulan bir şey. Cariyelerin tamamı korsanlar tarafından kaçırılan kızlardı. Bunların içinden güzel olanlar baştan saraya gönderilmek üzere ayrılırdı. Saraya geldikten sonra da yine bir elemeden geçerler ve eğitime alınırlardı.
Ama şunu da söyleyeyim, burada köyü basılıp ırzına geçilen sonra da köle pazarına saılan kızlardan bahsedemeyiz. Böyle bir şeyin olması söz konusu değil tabii ki. Bunun bir istisnası Sultan İbrahim döneminde yaşandı. O dönemde saraya hamile olan bir kız getirilmişti. Çocuğu doğurduktan sonra bir harem ağası ile evlendirip Mısır’a gönderdi. Ancak yolculuk sırasında Venedikli korsanlar onu ve çocuğu ele geçirdiler ve çocuğun padişahın çocuğu olduğunu iddia ettiler. Bu yaşananlardan sonra da Girit seferi düzenlendi. Bunlar çok ilginç olaylar ama şimdiye kadar çok ele alınmadı.
Padişahlar cariyelerle sadece bir gece mi geçiyorlardı?
Derya Tulga: Sadece geceyi geçirdikleri beğenilmeyenlerdi. Sultan beğenmemişse o cariyeyle sadece bir geceyi beraber geçirirdi. Beğendikleri ile daha fazla zaman geçiriyorlardı. Bu arada birlikte olmayı sadece cinsel olarak düşünmemek gerekiyor. Örneğin Hürrem Sultan, tek başına padişahı ele geçirirken bu cinsel cazibeyle açıklanamaz. Ayrıca kendisi yaşlandıkça kocasına genç cariyeler de sunmuştu ama kocasını elde tutumayı da bildi. Ayrıca Kanuni’nin saltanatı çok uzun sürdüğü için, kocası hayatteyken kayınvalidesi öldü ve böylece Hürrem Sultan ayrıca Valide Sultan rolünü de üstlendi.
Şunu da belirtelim haremde sadece cariyeler yer almazdı. Harem fiziki olarak çok küçük bir alan ama muazzam bir teşkilattı. Harem'de herşey en küçük detayına kadar belirlenmişti ve bu sıkı sıkıya uygulanıyordu. Harem'in içinde bir de hizmetliler bölümü vardı. Buradakiler padişahla hiç birlikte olmuyorlardı.
Haremde kaç kişi vardı?
Derya Tulga: En parlak zamanında Topkapı Sarayı’nda 15 bine yakın kişi vardı. Harem'in nüfusu ise III. Murad döneminde 300’e kadar çıkmıştı ama daha önceki dönemlerde harem çok daha mütevaziydi. III. Murad döneminde harem nüfusunun zirve yaptığını söylüyoruz, bunun en önemli nedeni de bu padişahın çok çocuk yapmasıdır.
Bu arada şunu da belirtmek istiyorum. Son zamanlarda bir hata yapılıyor ve Harem'le Enderun birbirine karıştırılıyor. Bu ikisi ayrı yapılardır. “Harem bir üniversitedir” diyorlar. Bu Enderun için geçerli olabilir belki ama harem başka bir yapıdır. Oraya erkek olarak sadece padişah girebilirdi.
Örneğin, The Tudors dizisinde kraliçenin odasının kapısında her zaman bir askerin nöbet tuttuğunu görüyoruz. Hatta zaman zaman odaya da giriyor. Harem'de böyle bir şeyin olma olasılığı yok. Öyle ki Kösem Sultan öldürülürken, biliyorsunuz dışarıdan gelenler odaya girerek onu öldürdüler. Ama içeriden birinin kapıyı açmaması durumunda bunun olması imkansız.
Son olarak da Harem imgesini sormak istiyorum. 18’inci yüzyıldan itibaren batılı gezginler ve sanatçılar harem hakkında pek çok şey anlattılar ya da eserlerine taşıdılar. Bildiğim kadarıyla hareme adım atan bir yabancı olmadı. Peki bu Harem imgesi nasıl yaratıldı ve yansıtıldı?
Derya Tulga: Belki bunu Hürrem Sultan bağlamında yanıtlayabiliriz. Hürrem Sultan’ın harem dışında da bir hayatı var. Elçi kabul ediyor, devlet işlerine müdahil oluyor ve Kanuni Sultan Süleyman’la birlikte devleti yönetiyordu. Böyle olunca, onun gibi bir kişinin hayatı ve dolayısıyla Harem de merak konusu oluyordu. Hürrem Sultan hakkında Venedik ve Avusturya elçilerinden gelen bir çok belge var.
Hürrem Sultan’dan sonra da bu kadar güçlü kadınların hayatları hakındaki merak devam etti ve doğal olarak yabancılar bu hayatlar hakkında kurmaya başladılar. Burada yapılan gerçek dışı ya da abartılı tasvirler, anlatıldığı gibi ille de kötü niyetle yapılmış değil. Burası çok gizli bir yer sonuçta ve insanlar uydurmaya başlıyor. Bugün de ünlülerin hayatı hakkında uydurmalar yapılmıyor mu? Bir anlamda bu kurgulananlar dönemin magazin basını gibiydi.
Tartışmanın odağında bir televizyon dizisi var. Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan’ın hayatlarını anlatan ‘Muhteşem Yüzyıl’ anlattıkları ve anlatmadıkları ile tartışmaları alevlendirdi. Daha önce pek de yapılmamış bir biçimde padişahın özel hayatı dizide kurgulanınca peşi sıra itirazlar yükseldi.
Konu padişahın kişisel hayatı olunca elbette Osmanlı tarihinin en gizemli ve en merak edilen kurumu olan Harem ve orada yaşananlar tartışmanın ana malzemesi haline geldi. Biz de kurulduğu dönemden bugüne kadar gizli kalan ve bu gizemli yapısı nedeniyle en çok konuşulan Harem'i NTV Tarih yazarlarından Derya Tulga anlattı.
Harem dendiğinde akla ilk olarak Osmanlı haremi geliyor doğal olarak. Harem Osmanlı’nın icat ettiği bir kurum mu? Yoksa öncülü ya da çağdaşı olan diğer uygarlıklarda da benzer yapılanmalar var mıydı?
Derya Tulga: Haremağaları dahil olmak üzere Çin’de muazzam bir Harem kurumu vardı. İranlılar’da ve Bizans’da da Harem vardı. Orada da haremağaları vardı. Zaten Osmanlı özellikle Sasani ve Bizans devlet teşkilatlarını örnek almıştır.
Osmanlı zaten başlangıçta çadırlarda oturan Türkmenler’den oluşan bir topluluktu, burada Harem olmaz. Bizans’ın topraklarına doğru genişledikten ve onun mirasına oturduktan sonra sonra yavaş yavaş Bizans’ın bazı kurumlarını kendisine entegre etmeye başladılar. Bizans etkisinin çok fazla olduğunu söyleyebiliriz.
Bizans ve diğer imparatorluk haremleriyle Osmanlı Haremi arasında ne tür benzerlikler vardı?
Derya Tulga: Özellikle entirikalar konusunda benzerlerdi. Bizans’ta olduğu gibi Osmanlı’da zehirleme yoktu belki ama taht için çevrilen entrikalar konusunda Osmanlı Haremi benzerdir. Ben Bizans’ı da doğulu olarak kabul ediyorum, bu anlamda Osmanlı Haremi de Bizans ve Sasani İmparatorlukları gibi doğu uygarlıklarındaki Haremler'e benzerdir.
Peki batıda?
Derya Tulga: Batıda da entrika çeviren kadınlar vardı ama onlar duvarlar arasında değil açıkta yaşayan kişilerdi. Harem ise zaten doğası geri gizlidir. Bu anlamda Osmanlı ile batı arasında fark vardır.
Harem ne zaman kuruldu?
Derya Tulga: Gerçek anlamıyla Harem kurumu Kanuni zamanında kuruldu. Kanuni’nin beş tane gözdesi, bir kaç tane de cariyesi vardı. Ama onlarca gözdenin, yüzlerce cariyenin yaşadığı büyük bir Harem'den bahsediyorsak bu III. Murat zamanına denk geliyor.
Kanuni öncesinde harem yoktu öyleyse?
Derya Tulga: Kanuni’nin babası olan Yavuz Sultan Selim’in hayatı savaş alanlarında geçti. Onun bir Harem kurması söz konusu olamazdı. Onun babası II. Beyazıd genç yaşında elini eteğini çekmişti. Onların zamanında büyük haremler yoktu. Gerçek anlamda Harem'in Kanuni döneminde kurulduğunu söyleyebilirz.
Zaten önceki padişahlar evlilikler yapıyorlardı. Neden büyük Haremler Kanuni ile başlıyor diye sorarsak, padişahlar devlet işinden çekiliyorlardı açıkçası. Bunun bir istisnası olan IV. Murat kadınlara bile yaklaşmıyordu.
Bu evlilikler Kanuni sonrasında sona mı eriyor? Sadece cariyeler arasından mı seçim yapılıyor?
Derya Tulga: Bir kaç istisna dışında bu soruya evet diyebilirz. Hocasının kızıyla evlenmek isteyen Genç Osman bir istisnaydı. Bu isteği çok büyük tepki çekti. Öldürülmesiyle sonuçlanan ayaklanmanın sebeplerinden biri de budur.
Bir de Sultan Abdulaziz, Mısır Hidivi’nin kızıyla evlenmek istedi ama bu da “bizde böyle bir adet yok” denilerek engellendi. O döneme kadar padişahların harem dışından kadınlarla evlenmeleri çoktan unutulmuştu. Sonuç olarak Kanuni döneminden sonra harem dışından evlilik olmadı, buna yönelik teşbbüsler de hoş karşılanmadı ve engellendi.
Ayrıca fiziki olarak da Kanuni dönemine kadar Harem sarayın dışındaydı değil mi?
Derya Tulga: Evet, Kanuni zamanına kadar Harem sarayın dışındaydı. Şunu da belirteyim Kanuni’nin harem hayatına karışması da söz konusu değildi. Dizide gösterilen harem sahneleri kurgu. Cariyelerle içli dışlı olamazdı padişah, bekler ve ona bir cariye sunulurdu. Cariyeyi, seçen de valide sultandı.
Burdaki kıstaslar nelerdi ?
Derya Tulga: Padişah anneleri her zaman oğullarıyla beraberdiler. Onlarla birlikte taşraya gönderiliyorlardı. Dolayısıyla oğullarını çok iyi tanıyorlardı. Harem'e seçip yetiştirilecek kızları buna göre belirliyorladı.
Cariyelerin tamamı köle olarak mı Harem'e alınıyordu yoksa içlerinde aileleri tarafından istikbali olduğu düşüncesiyle verilenler de var mıydı?
Derya Tulga: Öyle bir şey yok. Kimse kızını getirmezdi, bu modern çağlarda uydurulan bir şey. Cariyelerin tamamı korsanlar tarafından kaçırılan kızlardı. Bunların içinden güzel olanlar baştan saraya gönderilmek üzere ayrılırdı. Saraya geldikten sonra da yine bir elemeden geçerler ve eğitime alınırlardı.
Ama şunu da söyleyeyim, burada köyü basılıp ırzına geçilen sonra da köle pazarına saılan kızlardan bahsedemeyiz. Böyle bir şeyin olması söz konusu değil tabii ki. Bunun bir istisnası Sultan İbrahim döneminde yaşandı. O dönemde saraya hamile olan bir kız getirilmişti. Çocuğu doğurduktan sonra bir harem ağası ile evlendirip Mısır’a gönderdi. Ancak yolculuk sırasında Venedikli korsanlar onu ve çocuğu ele geçirdiler ve çocuğun padişahın çocuğu olduğunu iddia ettiler. Bu yaşananlardan sonra da Girit seferi düzenlendi. Bunlar çok ilginç olaylar ama şimdiye kadar çok ele alınmadı.
Padişahlar cariyelerle sadece bir gece mi geçiyorlardı?
Derya Tulga: Sadece geceyi geçirdikleri beğenilmeyenlerdi. Sultan beğenmemişse o cariyeyle sadece bir geceyi beraber geçirirdi. Beğendikleri ile daha fazla zaman geçiriyorlardı. Bu arada birlikte olmayı sadece cinsel olarak düşünmemek gerekiyor. Örneğin Hürrem Sultan, tek başına padişahı ele geçirirken bu cinsel cazibeyle açıklanamaz. Ayrıca kendisi yaşlandıkça kocasına genç cariyeler de sunmuştu ama kocasını elde tutumayı da bildi. Ayrıca Kanuni’nin saltanatı çok uzun sürdüğü için, kocası hayatteyken kayınvalidesi öldü ve böylece Hürrem Sultan ayrıca Valide Sultan rolünü de üstlendi.
Şunu da belirtelim haremde sadece cariyeler yer almazdı. Harem fiziki olarak çok küçük bir alan ama muazzam bir teşkilattı. Harem'de herşey en küçük detayına kadar belirlenmişti ve bu sıkı sıkıya uygulanıyordu. Harem'in içinde bir de hizmetliler bölümü vardı. Buradakiler padişahla hiç birlikte olmuyorlardı.
Haremde kaç kişi vardı?
Derya Tulga: En parlak zamanında Topkapı Sarayı’nda 15 bine yakın kişi vardı. Harem'in nüfusu ise III. Murad döneminde 300’e kadar çıkmıştı ama daha önceki dönemlerde harem çok daha mütevaziydi. III. Murad döneminde harem nüfusunun zirve yaptığını söylüyoruz, bunun en önemli nedeni de bu padişahın çok çocuk yapmasıdır.
Bu arada şunu da belirtmek istiyorum. Son zamanlarda bir hata yapılıyor ve Harem'le Enderun birbirine karıştırılıyor. Bu ikisi ayrı yapılardır. “Harem bir üniversitedir” diyorlar. Bu Enderun için geçerli olabilir belki ama harem başka bir yapıdır. Oraya erkek olarak sadece padişah girebilirdi.
Örneğin, The Tudors dizisinde kraliçenin odasının kapısında her zaman bir askerin nöbet tuttuğunu görüyoruz. Hatta zaman zaman odaya da giriyor. Harem'de böyle bir şeyin olma olasılığı yok. Öyle ki Kösem Sultan öldürülürken, biliyorsunuz dışarıdan gelenler odaya girerek onu öldürdüler. Ama içeriden birinin kapıyı açmaması durumunda bunun olması imkansız.
Son olarak da Harem imgesini sormak istiyorum. 18’inci yüzyıldan itibaren batılı gezginler ve sanatçılar harem hakkında pek çok şey anlattılar ya da eserlerine taşıdılar. Bildiğim kadarıyla hareme adım atan bir yabancı olmadı. Peki bu Harem imgesi nasıl yaratıldı ve yansıtıldı?
Derya Tulga: Belki bunu Hürrem Sultan bağlamında yanıtlayabiliriz. Hürrem Sultan’ın harem dışında da bir hayatı var. Elçi kabul ediyor, devlet işlerine müdahil oluyor ve Kanuni Sultan Süleyman’la birlikte devleti yönetiyordu. Böyle olunca, onun gibi bir kişinin hayatı ve dolayısıyla Harem de merak konusu oluyordu. Hürrem Sultan hakkında Venedik ve Avusturya elçilerinden gelen bir çok belge var.
Hürrem Sultan’dan sonra da bu kadar güçlü kadınların hayatları hakındaki merak devam etti ve doğal olarak yabancılar bu hayatlar hakkında kurmaya başladılar. Burada yapılan gerçek dışı ya da abartılı tasvirler, anlatıldığı gibi ille de kötü niyetle yapılmış değil. Burası çok gizli bir yer sonuçta ve insanlar uydurmaya başlıyor. Bugün de ünlülerin hayatı hakkında uydurmalar yapılmıyor mu? Bir anlamda bu kurgulananlar dönemin magazin basını gibiydi.
Yaralı Bilgiler