2011-12-24 19:50
Tarih Haber / Osmanlı Ve Avrupa
Osmanlı Ve Avrupa
Başka kültürlerle herhangi bir şekilde karşılaşmadan, tanışmadan, alış-veriş yapmadan ya da yüzleşmeden, yaşamını sürdüren bir kültür ve medeniyete rastlamak mümkün değildir dersek, abartmış olmayız.
Her kültürün başka bir kültürle karşılaşma, değiş-tokuş yapma veya yüzleşme anları, deneyimleri bir şekilde teşekkül etmiştir ya da üretilmiştir. Sözgelimi asırlarca varlığını muhafaza eden İpekyolu, Doğu-Batı arasında çok erken dönemlerden itibaren hem emtia alış-verişi hem de kültürel irtibatın derinlik kazanmasını sağlayan bir iletişim ve etkileşim ağı oluşturmuştur. Benzer şekilde, tarihte İslâm dünyası ile Avrupa arasında da bu anlamda bir iletişim/etkileşim ağının varlığı dikkat çekmektedir. Bu etkileşim ağının genellikle iki güzergâh üzerinde gerçekleştiği söylenebilir. Birincisi VIII. yüzyılda İberik yarımadası ile hemen sonrasında Sicilya, ikincisi ise XIV. yüzyıldan itibaren Balkanlar’dır.
Farklı kültür ve uzmanlık alanlarından gelen yazarların katkılarıyla kurulan bu kitap, özellikle ikinci karşılaşmayı, Osmanlılar ile Avrupa arasında yaşanan ilişkileri çeşitli yönleriyle ele almaktadır. Bu çerçevede, yüzleşme ve savaşlardan daha çok bu iki dünyanın birbirini keşfetmeye, tanımaya çalıştıkları; birbiriyle alış-verişte bulundukları alanlar ve birbirini tasavvur biçimleri ve kaynakları disiplinlerarası bir anlayışla incelenmektedir. Buna göre elinizdeki çalışma, Osmanlı öncesi dönemden başlayıp “eski düzen”den “yeni düzen”e geçiş arayışlarının yaşandığı, bir başka ifadeyle erken modern dönemin sonuna denk düştüğü III. Selim devrinin (1789-1807) ortalarına kadar gelmektedir.
Başka kültürlerle herhangi bir şekilde karşılaşmadan, tanışmadan, alış-veriş yapmadan ya da yüzleşmeden, yaşamını sürdüren bir kültür ve medeniyete rastlamak mümkün değildir dersek, abartmış olmayız. Her kültürün başka bir kültürle karşılaşma, değiş-tokuş yapma veya yüzleşme anları, deneyimleri bir şekilde teşekkül etmiştir ya da üretilmiştir. Sözgelimi asırlarca varlığını muhafaza eden İpekyolu, Doğu-Batı arasında çok erken dönemlerden itibaren hem emtia alış-verişi hem de kültürel irtibatın derinlik kazanmasını sağlayan bir iletişim ve etkileşim ağı oluşturmuştur. Benzer şekilde, tarihte İslâm dünyası ile Avrupa arasında da bu anlamda bir iletişim/etkileşim ağının varlığı dikkat çekmektedir. Bu etkileşim ağının genellikle iki güzergâh üzerinde gerçekleştiği söylenebilir. Birincisi VIII. yüzyılda İberik yarımadası ile hemen sonrasında Sicilya, ikincisi ise XIV. yüzyıldan itibaren Balkanlar’dır.
Farklı kültür ve uzmanlık alanlarından gelen yazarların katkılarıyla kurulan bu kitap, özellikle ikinci karşılaşmayı, Osmanlılar ile Avrupa arasında yaşanan ilişkileri çeşitli yönleriyle ele almaktadır. Bu çerçevede, yüzleşme ve savaşlardan daha çok bu iki dünyanın birbirini keşfetmeye, tanımaya çalıştıkları; birbiriyle alış-verişte bulundukları alanlar ve birbirini tasavvur biçimleri ve kaynakları disiplinlerarası bir anlayışla incelenmektedir. Buna göre elinizdeki çalışma, Osmanlı öncesi dönemden başlayıp “eski düzen”den “yeni düzen”e geçiş arayışlarının yaşandığı, bir başka ifadeyle erken modern dönemin sonuna denk düştüğü III. Selim devrinin (1789-1807) ortalarına kadar gelmektedir.
Her kültürün başka bir kültürle karşılaşma, değiş-tokuş yapma veya yüzleşme anları, deneyimleri bir şekilde teşekkül etmiştir ya da üretilmiştir. Sözgelimi asırlarca varlığını muhafaza eden İpekyolu, Doğu-Batı arasında çok erken dönemlerden itibaren hem emtia alış-verişi hem de kültürel irtibatın derinlik kazanmasını sağlayan bir iletişim ve etkileşim ağı oluşturmuştur. Benzer şekilde, tarihte İslâm dünyası ile Avrupa arasında da bu anlamda bir iletişim/etkileşim ağının varlığı dikkat çekmektedir. Bu etkileşim ağının genellikle iki güzergâh üzerinde gerçekleştiği söylenebilir. Birincisi VIII. yüzyılda İberik yarımadası ile hemen sonrasında Sicilya, ikincisi ise XIV. yüzyıldan itibaren Balkanlar’dır.
Farklı kültür ve uzmanlık alanlarından gelen yazarların katkılarıyla kurulan bu kitap, özellikle ikinci karşılaşmayı, Osmanlılar ile Avrupa arasında yaşanan ilişkileri çeşitli yönleriyle ele almaktadır. Bu çerçevede, yüzleşme ve savaşlardan daha çok bu iki dünyanın birbirini keşfetmeye, tanımaya çalıştıkları; birbiriyle alış-verişte bulundukları alanlar ve birbirini tasavvur biçimleri ve kaynakları disiplinlerarası bir anlayışla incelenmektedir. Buna göre elinizdeki çalışma, Osmanlı öncesi dönemden başlayıp “eski düzen”den “yeni düzen”e geçiş arayışlarının yaşandığı, bir başka ifadeyle erken modern dönemin sonuna denk düştüğü III. Selim devrinin (1789-1807) ortalarına kadar gelmektedir.
Başka kültürlerle herhangi bir şekilde karşılaşmadan, tanışmadan, alış-veriş yapmadan ya da yüzleşmeden, yaşamını sürdüren bir kültür ve medeniyete rastlamak mümkün değildir dersek, abartmış olmayız. Her kültürün başka bir kültürle karşılaşma, değiş-tokuş yapma veya yüzleşme anları, deneyimleri bir şekilde teşekkül etmiştir ya da üretilmiştir. Sözgelimi asırlarca varlığını muhafaza eden İpekyolu, Doğu-Batı arasında çok erken dönemlerden itibaren hem emtia alış-verişi hem de kültürel irtibatın derinlik kazanmasını sağlayan bir iletişim ve etkileşim ağı oluşturmuştur. Benzer şekilde, tarihte İslâm dünyası ile Avrupa arasında da bu anlamda bir iletişim/etkileşim ağının varlığı dikkat çekmektedir. Bu etkileşim ağının genellikle iki güzergâh üzerinde gerçekleştiği söylenebilir. Birincisi VIII. yüzyılda İberik yarımadası ile hemen sonrasında Sicilya, ikincisi ise XIV. yüzyıldan itibaren Balkanlar’dır.
Farklı kültür ve uzmanlık alanlarından gelen yazarların katkılarıyla kurulan bu kitap, özellikle ikinci karşılaşmayı, Osmanlılar ile Avrupa arasında yaşanan ilişkileri çeşitli yönleriyle ele almaktadır. Bu çerçevede, yüzleşme ve savaşlardan daha çok bu iki dünyanın birbirini keşfetmeye, tanımaya çalıştıkları; birbiriyle alış-verişte bulundukları alanlar ve birbirini tasavvur biçimleri ve kaynakları disiplinlerarası bir anlayışla incelenmektedir. Buna göre elinizdeki çalışma, Osmanlı öncesi dönemden başlayıp “eski düzen”den “yeni düzen”e geçiş arayışlarının yaşandığı, bir başka ifadeyle erken modern dönemin sonuna denk düştüğü III. Selim devrinin (1789-1807) ortalarına kadar gelmektedir.