osmanlı Teması
RSS
Siteye Giriş Favoriler
  • Büyük Tutkular Yeteneğinide Kendisi Yaratır.(Fatih Sultan Mehmed Han)
  • Davamız Kuru Bir Cihangirlik Davası Değildir Davamız Bilakis İslam Davasıdır(Ertuğrul Gazi)
  • Osmanlılar Kainat Tarihinin Gördüğü En Büyük İmparatorluklardan Birini Kurdular.
  • Osmanlı Başarısının İki Sebebi: Devlet Teşkilatında Mükemmellik Ve Askeri Teknikteki Üstünlük İdi.
  • Osmanlı Başarısının Asıl Sebebi: Adalet Düzenindeki Üstünlük Ve İnsaniliktir.
  • Osmanlı Bu Gün: Dünyanın Geri Kalan Devletleri Toplam Gücü Üzerinde Bir Kudrete Sahiptir.

Yeni Osmanlı Türkiyemi?

Yeni Osmanlı Türkiyemi?
Yeni Osmanlı Türkiyemi?
Türkiye’nin bölgesel önemi son zamanlarda en çok vurgulanan konular arasında. Bu sözleri en son Amerika’nın Ortadoğu özel temsilcisi George Mitchell’ın ağzından duyduk. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın da yineleceğini tahmin edebiliyoruz.

Ancak Amerikalı yetkililer bu konuda yalnız değiller. Gün geçmiyor ki büyük medyamız da, Ortadoğu’da olsun, Kafkaslar’da olsun önemli arabuluculuk girişimlerimizden, hatta başarılarımızdan bahsetmesin.

Büyük medyamızın gururla duyurduğu “dış politika başarılarımız” içi boş ve sonuçsuz girişimler olarak kalmaya devam ettikçe (Deniz Hakyemez, “Türkiye Dışarıda Nereye Koşuyor, odatv.com) Türkiye’nin önemli bir bölgesel aktör olduğu yolundaki ısrar zihinlerde sorular uyandırıyor.

Türkiye’nin dış politika değişikliğinin ardındaki isim olarak Ahmet Davudoğlu’nu tanıyoruz. Davudoğlu “stratejik derinlik” olarak tanıttığı bu politikada Türkiye’nin yeniden, Osmanlı döneminde olduğu gibi, Ortadoğu ve Kafkaslar’da aktif politikaya girişmesini ve “komşularla sıfır sorun” anlayışının benimsenmesini öngörüyordu.

Davudoğlu’nun dış politikasına destek veren isimlerse son derece ilginç oldu. Önce CIA’in Ortadoğu İstasyon Şefliği’ni yapmış olan Graham Fuller, ardından “Gölge CIA” lakaplı stratejist George Friedman aynı anlayışı savundu. Her ikisi de Osmanlı’nın mirasına sahip çıkan bir Türkiye’nin, deyim yerindeyse, “şahlanacağını” ileri sürüyordu.

Amerika yeni-Osmanlıcılık tezleriyle bizi “pohpohluyor”; pohpohlanmayı seven bir milletiz, “şahlanan Türkiye” fikri göğsümüzü kabartıyor.

Oysa, Yeni-Osmanlıcık programı, Türkiye’nin büyümesi değil, küçülmesi üzerine temellenen bir program.

Bu konuda Fuller ve Friedman’ın yazdıkları dahil olmak üzere pek çok kaynak gösterilebilir. Ancak Yeni-Osmanlıcılık programını sahiplenen bir Türk’ün yazdıkları da meseleyi özlü bir şekilde ortaya koyuyor.

Sabah gazetesinde köşeyazarlığı yapan, aynı zamanda Amerika’nın önde gelen tink-tanklerinden Brookings Enstitüsü’nde görevli olan Ömer Taşpınar, Amerika’nın en köklü bir başka tink-tank’i Carneige Endowment for International Peace için de bir rapor kaleme almış. Eylül 2008 tarihli bu rapor “Yeni-Osmanlıcılık ile Kemalizm Arasında Türkiye’nin Ortadoğu Politikaları” başlığını taşıyor.

Bakın Taşpınar ne diyor:

“Yeni Osmanlıcılık Ortadoğu’da ve Balkanlar’da Türkiye emperyalizmi anlamına gelmemektedir…

“Kürtler’i asimile etme amacında olan Kemalistler’in tersine, Yeni-Osmanlıcılık ortak bir kimlik duygusu inşa etmede İslam’a çok daha önemli bir rol biçmektedir. Tıpkı Osmanlı döneminde olduğu gibi, İslam Kürtler’le Türkler arasındaki ortak payda olarak tasarlanır…

“Katı Kemalistler İslam’ı, çokkültürlülüğü ve liberalizmi Kemalist devrimin potansiyel düşmanları olarak görmektedir…

“Kemalistler AB ve ABD’ye gittikçe daha fazla kuşkuyla yaklaşmaktadır…

“Kemalist kimliğin ve yaklaşımın en net görüldüğü yer öncelikli olarak ordu çevresidir… Bu çevrede, ne denli küçük olursa olsun, Kürt etnik kimliğini vurgulayamaya hizmet eden her çaba, Türkiye’nin teritoryal ve ulusal bütünlüğüne büyük bir tehdit olarak algılanmaktadır.

“AKP, Kıbrıs’ta taviz verme politikasıyla orduyu rahatsız etmişti…

“2003 yılında AKP hükümeti iç siyasette son derece önemli bir risk alarak Türkiye’nin 40 yıllık Kıbrıs politikasını tersine çevirdi; Kıbrıs Türkler’ine adada taviz vermeyi kabul etmeleri için baskı yaptı. Böylesi bir adımın, Türkiye’nin AB’ye giriş şansını arttırılacağı düşünülüyordu…

“Sadık bir Kemalist olan Ahmet Necdet Sezer, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı iken, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani ile her türlü diyaloğu reddetmişti; bunun nedeni, Talabani’nin Kürt olmasıydı. AKP’nin tutumu daha esnek ve pragmatiktir. 2007’de Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Türk ordusu bu tür görüşmelere itirazını kamu önünde bildirince, tasarladığı Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani görüşmesini iptal etmek zorunda kalmıştı. Abdullah Gül, ancak cumhurbaşkanı olunca, Celal Talabani’yi Ankara’ya resmi bir ziyarette bulunmaya davet edebildi…”

Taşpınar, yazısının sonuç bölümünde Kemalistler’in iktidarının getireceği bir dış politikanın Amerika’nın çıkarlarıyla örtüşmeyeceğini ve kendisinin de AKP’nin “Yeni-Osmanlıcı” dış politikasından yana olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Bizeyse şu soru üzerine düşünmek kalıyor:

Kıbrıs’ta tavize, Türkiye Kürtleri’ni tarikatlara ve Barzani’ye teslim etmeye ve Kuzey Irak’ta Amerikancı ve İsrailci bir Kürdistan’ı tanımaya hizmet eden yeni-Osmanlıcılık politikası nasıl oluyor da Türkiye’nin şahlanması anlamına gelebiliyor?

Geri
Henüz yorum yapılmamıştır.

Oylar:
Average members rating (out of 10) : Henüz Oylanmamış   
Votes: 0