osmanlı Teması
RSS
Siteye Giriş Favoriler
  • Büyük Tutkular Yeteneğinide Kendisi Yaratır.(Fatih Sultan Mehmed Han)
  • Davamız Kuru Bir Cihangirlik Davası Değildir Davamız Bilakis İslam Davasıdır(Ertuğrul Gazi)
  • Osmanlılar Kainat Tarihinin Gördüğü En Büyük İmparatorluklardan Birini Kurdular.
  • Osmanlı Başarısının İki Sebebi: Devlet Teşkilatında Mükemmellik Ve Askeri Teknikteki Üstünlük İdi.
  • Osmanlı Başarısının Asıl Sebebi: Adalet Düzenindeki Üstünlük Ve İnsaniliktir.
  • Osmanlı Bu Gün: Dünyanın Geri Kalan Devletleri Toplam Gücü Üzerinde Bir Kudrete Sahiptir.

Fransa ya kapak Osmanlı örneği!

Fransa ya kapak Osmanlı örneği!
Fransa ya kapak Osmanlı örneği!
Yaklaşık 1000 yazılı eser, 10 bin arşiv vesikası, 100'ü aşkın tez incelenerek hazırlanan Kayıhan Yayınları tarafından basılan SOSYO-KÜLTÜREL AÇIDAN ERMENİLER VE TÜRKLER kitabı Osmanlı Devleti, kurulduğu yıldan itibaren tebaaları arasında hak ve adaleti sağlama konusunda oldukça hassas bir çizgide durduğunu ortaya koyuyor...

Türkler ile Ermeniler arasında, XIX. yüzyılın İstanbul’undaki münasebetlerini konu alan, İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Cahit KÜLEKÇİ tarafından kaleme alınan kitapta Ermeniler ile ilgili münasebetler siyasi boyutundan çok toplumsal boyutu ile işleniyor...

Külekçi'nin kitabıyla ilgili şu değerlendirmelere yer veriliyor...

Osmanlı Devleti, kurulduğu yıldan itibaren tebaaları arasında hak ve adaleti sağlama konusunda oldukça hassas bir çizgide durmuştur. Hem sosyal hem de ekonomi alanında, Müslim-gayr-ı Müslim farkı gözetmemiştir.

Çalışmamız, sadece Türkler ile Ermeniler arasında, XIX. yüzyılın İstanbul’undaki münasebetlerini konu almıştır. (İstanbul dışındaki Ermeniler ile ilgili çalışma hazırlanmaktadır.) Eserde Ermenilerin devlet içerisinde ne gibi vazifelerde bulundukları, toplumda nasıl kabul gördükleri, ne şekilde yaşadıkları, dinî inançlarını yerine getirebilme özgürlükleri, arşiv vesikaları ve kaynaklara dayanılarak tasvir edilmiştir.

Toplum içerisinde bir Müslüman’la Ermeni’nin ilk bakışta fark edilemediği, buna mukabil Ermenilerin Müslüman mahallelerinde ikâmet etmeyi de pek tercih etmediklerinin üzerinde durulmuş, Ermenilerin daha çok kendi aralarında kümelendikleri, geleneklerine her hal ve şartta bağlı kalmaya çalıştıkları ifade edilmiştir.

Devlet kademesinde askeriyeden baruthaneye, darphaneden tercümanlığa hatta mebusluğa kadar pek çok alanda hizmetleri olan Ermenilerin Rum fesadından kısa zamanda etkilendikleri de bilhassa belirtilmiştir.

Dînî inanışları hususunda her hangi bir zorlukla karşılaşmadıkları bugün dahi kabul edilen Ermenilerin, kendilerinde kutsal saydıkları günlerde zaman zaman Müslümanlarla da bu günleri paylaştıkları anlatılmıştır.

Çalışmamızın vardığı sonuçları ana hatlarıyla şu şekilde özetlemek mümkündür: Ermeniler, XIX. yüzyıla kadar her hangi bir devlet kuramamışlardır. Tarihi süreç içerisinde otorite boşluklarından faydalanarak çeşitli isimler altında krallıklar kurmuşlarsa da her hangi bir devlet tarafından tanınmamıştır. Üstelik krallıkların kurulduğu dönemlerdeki etkin güçler tarafından da bu krallıklar, kısa sürede ortadan da kaldırılmıştır. Ermeniler, Bizans İmparatorluğu tarafından, bu krallıklar sebebiyle, birkaç kez tehcire tâbi tutulmuşlar, Bizans İmparatorluğu başta olmak üzere hiçbir etkin güce siyaseten güven vermemişlerdir.

Hem köylerde, hem de şehirlerde Ermeni mahalleleri bir arada bulunmuş ancak zengin Ermeniler ile fakir Ermeniler, kendi aralarında kümelenmişlerdir.

Öte yandan, Ermeniler, Osmanlı Devleti’nin hiçbir bölgesinde Müslüman nüfustan fazla olmamıştır. XIX. yüzyılın sonlarında Ermeni nüfusu yaklaşık 2,5 milyon civarındadır.

Ermeniler aile bağlarına bağlı, geleneklerine düşkün bir millettir. Modernite Ermeniler için çok fazla bir anlam taşımamaktadır. Ancak XIX. yüzyıldan itibaren çalışma hayatındaki Ermeniler, modernitenin getirmiş olduğu imkânlardan faydalanmışlar, bu durum onların geleneklerinde çok ciddi bozukluklara yol açmamıştır. Meselâ, evlilik, günümüzde de Ermeniler için oldukça önemli bir kurumdur ve Ermeniler arasında boşanma vakıaları düşüktür.

Aile hayatında erkek egemenliğinin olması bir yana kadınların Ermeni toplumunda söz sahibi olmaması da geleneklerinden ileri gelmektedir. Erkek çocuk Ermeniler için bulunmaz bir devlet iken kız çocukları kimi zaman ‘yüz karası’ olarak nitelendirilmiştir.

Osmanlı Devleti bürokrasisinde Ermeniler daha çok para ile ilgili işlerde görev almışlardır. Bunun dışında tercüman, sarraf ve saray ressamları da Ermeniler arasında yaygın bir bürokratik meslektir. Diğer gayr-ı Müslim tebaadan olduğu gibi Ermenilerden de askeriyede görevli olan şahıslar mevcuttur. Mebusluk da aynı şekildedir.

Sosyal yaşam alanlarında olduğu gibi dinî vecibelerini yerine getirmede, her tebaa gibi Ermeniler de serbesttir. Ancak XIX. yüzyılın ortalarından itibaren görülmeye başlanan mezhep değiştirmeler hususunda Osmanlı Devlet’i de, Ermeni Patrikliğide Ermenilere hoşgörü ile bakmamıştır. Bu konuda hem devlet hem de patriklik makamınca uyarılmışlar, mezhep değiştirmelerinin önüne geçilemeyeceği anlaşılınca Osmanlı Devleti bu konuda da Ermenileri serbest bırakarak, iç işlerini düzenleyen nizamnameler yayınlamıştır.

Mezhep değiştirme konusunda da görüldüğü üzere patriklik makamı ile Osmanlı Devleti’nin yetkili kurumları sürekli irtibat halinde olmuştur. Her hangi bir mevzuda hem Osmanlı Devleti patrikliğe hem de patriklik Osmanlı Devleti’ne rahatça ulaşabilmiştir.

Ermeniler kültürel alanda da, sosyal ve din alanlarında olduğu gibi serbest bırakılmışlar, İstanbul’a getirdikleri matbaa ile kendi kitaplarını rahatça basmışlardır. Müzik, edebiyat, resim gibi konularda da devlete hizmet eden Ermeniler, Türk kültürünü, resim müzik gibi güzel sanatlar alanında, etkiledikleri gibi Türk kültüründen de etkilenmişlerdir.

Ermenilerin millet-i sâdıka olarak nitelendirildiği bir kaynağa ulaşamamamıza rağmen, Rumlara nazaran Ermenilerin Osmanlı Devleti’ne daha sadık oldukları görülmektedir. 1830’dan sonra Rum fesadına Ermenilerin de karıştığı, bu tarihten sonra Ermenilerden de fesâd çıkaranların var olduğu tespit edilmiştir. Ancak buna rağmen, Rumlar için, tercüman odaları gibi, bazı devlet dairelerindeki hizmet birimleri kapatılmış, Ermeniler için böyle bir tutum sergilenmemiştir. Bunda Ermenilerin dış devletlerden ‘borç bulma’ maharetlerinin rolü olduğu da düşünülmektedir.

Ancak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; Ermeniler Osmanlı Devleti’nde sürdürdükleri yaşamı tarihleri boyunca hiçbir devletin egemenliği altında sürdürememişler, kendilerine Osmanlı Devleti tarafından sağlanan kolaylıklar başka hiçbir devlet tarafından kesinlikle sağlanmamıştır.

Geri
Henüz yorum yapılmamıştır.

Oylar:
Average members rating (out of 10) : Henüz Oylanmamış   
Votes: 0