2014-04-23 16:46
Tarih Haber / Misak-ı Milli de Türk değil Osmanlı İslam yazıyor
Misak-ı Milli de Türk değil Osmanlı İslam yazıyor
yorumladığının aksine, 'Osmanlı İslam çoğunluğunun yerleşmiş bulunduğu yerler' ifadesi geçiyor.
Uzun süredir akıbeti tartışılan ve bir türlü bulunamayan Misak-ı Millî belgesinin orijinal hali ortaya çıktı.
Tarihçi Yazar Murat Bardakçı tarafından Habertürk Gazetesi'nde yayınlanan belge dokuz sayfadan oluşuyor.
Bardakçı, belgeyi Kısa adı ATASE olan askerî arşivden, yani Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüd Daire Başkanlığı’ndan temin ettiğini söyledi.
Misak-ı Millî, Osmanlı İmparatorluğu’nun son Meclis- i Mebusanı’nın 28 Ocak 1920’de kabul ettiği altı maddelik bir bildiri idi. İstanbul’da toplanan Meclis, ülkenin toprak bütünlüğü ile gelecekte uygulanacak dış politikanın esaslarını belirleyerek altı maddelik bir belge haline getirmişti.
MİSAK-I MİLLİ MADDELERİ
Birinci Madde: Osmanlı Devleti’nin özellikle Arap çoğunluğun yaşadığı ve 30 Ekim 1918 tarihli mütarekenin kabulünde düşman orduları işgali altında kalan kısımlarının geleceğinin, halkının serbestçe beyân edecekleri oylara uygun olarak tayin edilmesi gerekir.
Sözü edilen mütareke hattının içinde ve dışında din, ırk ve ülkü birliği bakımlarından birbirlerine bağlı olan, karşılıklı saygı ve fedakârlık duyguları besleyen, ırk ve toplum ilişkileri ile çevrelerinin şartlarına saygı gösteren Osmanlı-İslam çoğunluğunun yerleşmiş bulunduğu kesimlerin tamamı, ister bir eylem ve ister bir hükümle olsun birbirlerinden ayrılamayacak bir bütündür.
İkinci Madde: Halkı özgürlüğe kavuşunca oylarıyla anavatana katılmış olan üç sancak (Kars, Ardahan ve Batum) için gerektiğinde yeniden halkın serbest oylarına müracaatı kabul ederiz.
Üçüncü Madde: Batı Trakya’nın Türkiye ile yapılacak barışa kadar ertelenen hukukî durumunun belirlenmesi işi de, halkının özgürce beyân edeceği oylara uygun şekilde yerine getirilmelidir.
Dördüncü Madde: İslam hilâfeti ile saltanatın merkezi ve Osmanlı hükümetinin başkenti olan İstanbul şehri ile Marmara Denizi’nin güvenliği her türlü saldırıya karşı dokunulmaz olmalıdır.
Bu esas mahfuz kalmak şartıyla Akdeniz ve Karadeniz Boğazları’nın dünya ticaretine ve ulaşımına açılması konusunda, bizimle birlikte diğer bütün ilgili devletlerin müteffiken verecekleri karar geçerlidir.
Beşinci Madde: İtilâf Devletleri ile düşmanları ve bazı ortakları arasında yapılan antlaşmaların esasları çerçevesinde, azınlıkların hakları komşu memleketlerdeki Müslüman ahalinin de aynı haklardan istifade etmeleri ümidi içerisinde tarafımızca benimsenip güvence altına alınacaktır.
Bu sebeple siyasî, adlî, malî ve benzeri alanlarda gelişmemizi önleyici sınırlamalara (kapitülasyonlara) karşıyız. Belirlenecek borçlarımızın ödeme şartları da bu ilkelerle çelişmeyecektir. 28 Ocak 1336 (1920).
Uzun süredir akıbeti tartışılan ve bir türlü bulunamayan Misak-ı Millî belgesinin orijinal hali ortaya çıktı.
Tarihçi Yazar Murat Bardakçı tarafından Habertürk Gazetesi'nde yayınlanan belge dokuz sayfadan oluşuyor.
Bardakçı, belgeyi Kısa adı ATASE olan askerî arşivden, yani Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüd Daire Başkanlığı’ndan temin ettiğini söyledi.
Misak-ı Millî, Osmanlı İmparatorluğu’nun son Meclis- i Mebusanı’nın 28 Ocak 1920’de kabul ettiği altı maddelik bir bildiri idi. İstanbul’da toplanan Meclis, ülkenin toprak bütünlüğü ile gelecekte uygulanacak dış politikanın esaslarını belirleyerek altı maddelik bir belge haline getirmişti.
MİSAK-I MİLLİ MADDELERİ
Birinci Madde: Osmanlı Devleti’nin özellikle Arap çoğunluğun yaşadığı ve 30 Ekim 1918 tarihli mütarekenin kabulünde düşman orduları işgali altında kalan kısımlarının geleceğinin, halkının serbestçe beyân edecekleri oylara uygun olarak tayin edilmesi gerekir.
Sözü edilen mütareke hattının içinde ve dışında din, ırk ve ülkü birliği bakımlarından birbirlerine bağlı olan, karşılıklı saygı ve fedakârlık duyguları besleyen, ırk ve toplum ilişkileri ile çevrelerinin şartlarına saygı gösteren Osmanlı-İslam çoğunluğunun yerleşmiş bulunduğu kesimlerin tamamı, ister bir eylem ve ister bir hükümle olsun birbirlerinden ayrılamayacak bir bütündür.
İkinci Madde: Halkı özgürlüğe kavuşunca oylarıyla anavatana katılmış olan üç sancak (Kars, Ardahan ve Batum) için gerektiğinde yeniden halkın serbest oylarına müracaatı kabul ederiz.
Üçüncü Madde: Batı Trakya’nın Türkiye ile yapılacak barışa kadar ertelenen hukukî durumunun belirlenmesi işi de, halkının özgürce beyân edeceği oylara uygun şekilde yerine getirilmelidir.
Dördüncü Madde: İslam hilâfeti ile saltanatın merkezi ve Osmanlı hükümetinin başkenti olan İstanbul şehri ile Marmara Denizi’nin güvenliği her türlü saldırıya karşı dokunulmaz olmalıdır.
Bu esas mahfuz kalmak şartıyla Akdeniz ve Karadeniz Boğazları’nın dünya ticaretine ve ulaşımına açılması konusunda, bizimle birlikte diğer bütün ilgili devletlerin müteffiken verecekleri karar geçerlidir.
Beşinci Madde: İtilâf Devletleri ile düşmanları ve bazı ortakları arasında yapılan antlaşmaların esasları çerçevesinde, azınlıkların hakları komşu memleketlerdeki Müslüman ahalinin de aynı haklardan istifade etmeleri ümidi içerisinde tarafımızca benimsenip güvence altına alınacaktır.
Bu sebeple siyasî, adlî, malî ve benzeri alanlarda gelişmemizi önleyici sınırlamalara (kapitülasyonlara) karşıyız. Belirlenecek borçlarımızın ödeme şartları da bu ilkelerle çelişmeyecektir. 28 Ocak 1336 (1920).