2011-05-05 21:50
Gerileme Dönemi Ve Son / Hazin Son
Hazin Son
Millet kaniyla, caniyla Istiklal Savasi'ni kazanmis, büyük bir mücadeleyi atalarina lâyik oldugunu göstererek zafere götürmüstür.
TBMM'nin 1 Kasim 1922'de çikardigi iki madelik kanunla saltanat kaldirildi. Yalniz hilâfet müessesi birakildi. Halifeyi de Ankara'daki Meclis Osmanli sehzadeleri arasindan seçecekti (Ne var ki Halifelik müessesi bu sözlere ragmen 1 sene sonra kaldirildi, M.K.)
Böylece Sultan VI Mehmed Vahidüddin'in padisahligi sona ermis bulunuyordu. Yalniz haliflelik sifati kalmisti. Bu da kisa bir süre sonra Sultan Abdülaziz'in oglu Abdülmecid Efendi'ye verilecekti. Sultan Vahdettin ise ülkeyi terk zorunda kalacakti (Son halife Abdülmecid Efendi'de bir sene sonra çikan ve, halife dahil, bütün Osmanli hanedaninin ülkeyi terk etme zorunlulugu getiren 431 sayili kanuna göre ayni kaderi tatti, M.K.).
Çünkü hayatini tehlikede görüyordu. Ankara'daki söylenenler bunu dogrular sekildeydi. Istanbul'daki isgal kuvvetleri komutanina müracaat ederek, baska yere naklini istedi. Ve 17 Kasim 1922, yilinin hüzünlü bir sabahi, Ingilizlerin "Malaya" isimli zirhlisiyla ülkesinden ayrildi (Abdurrahman Dilipak'a göre ise Sultan Vahdettin Ingilizler tarafindan kaçirilmistir, bak. Abdurrahman Dilipak, Bir baska açidan kemalizm, Beyan yayinlari, M.K.)
Agliyordu. Ama bir tesellisi vardi. Yabanci isgali kirilmis, vatan topraklarinin tamami degilse de bir kismi kurtarilmisti.
Saraydaki bütün kiymetli esyalari bütün hazineyi götürmesi için hiçbir engel yoktu. Ama O, Osmanli hanedanina mensuptu. Kendisinden çok vatanini, milletini düsünürdü. Atalarinin kurdugu bir devletin hükümdariydi. Sahsi serveti dahil, hiçbir seye elini sürmedi. Bes parasiz denebilecek halde atalarinin yurdunu terk etti.(Sultan Vahdettin'in çileli gurbet hayati için bak. Kadir Misiroglu, Osmanogullarinin drami, Sebil yayinevi, M.K.). Fransa'da vefat ettigi zaman cenazesine haciz konmustu. (Cenazesi birçok israr ve Inönü'nün sözlerine ragmen Türkiye'de defni'ne izin verilmedi ve son çare olarak Medine'de defnedildi, M.K.)
TBMM'nin 1 Kasim 1922'de çikardigi iki madelik kanunla saltanat kaldirildi. Yalniz hilâfet müessesi birakildi. Halifeyi de Ankara'daki Meclis Osmanli sehzadeleri arasindan seçecekti (Ne var ki Halifelik müessesi bu sözlere ragmen 1 sene sonra kaldirildi, M.K.)
Böylece Sultan VI Mehmed Vahidüddin'in padisahligi sona ermis bulunuyordu. Yalniz haliflelik sifati kalmisti. Bu da kisa bir süre sonra Sultan Abdülaziz'in oglu Abdülmecid Efendi'ye verilecekti. Sultan Vahdettin ise ülkeyi terk zorunda kalacakti (Son halife Abdülmecid Efendi'de bir sene sonra çikan ve, halife dahil, bütün Osmanli hanedaninin ülkeyi terk etme zorunlulugu getiren 431 sayili kanuna göre ayni kaderi tatti, M.K.).
Çünkü hayatini tehlikede görüyordu. Ankara'daki söylenenler bunu dogrular sekildeydi. Istanbul'daki isgal kuvvetleri komutanina müracaat ederek, baska yere naklini istedi. Ve 17 Kasim 1922, yilinin hüzünlü bir sabahi, Ingilizlerin "Malaya" isimli zirhlisiyla ülkesinden ayrildi (Abdurrahman Dilipak'a göre ise Sultan Vahdettin Ingilizler tarafindan kaçirilmistir, bak. Abdurrahman Dilipak, Bir baska açidan kemalizm, Beyan yayinlari, M.K.)
Agliyordu. Ama bir tesellisi vardi. Yabanci isgali kirilmis, vatan topraklarinin tamami degilse de bir kismi kurtarilmisti.
Saraydaki bütün kiymetli esyalari bütün hazineyi götürmesi için hiçbir engel yoktu. Ama O, Osmanli hanedanina mensuptu. Kendisinden çok vatanini, milletini düsünürdü. Atalarinin kurdugu bir devletin hükümdariydi. Sahsi serveti dahil, hiçbir seye elini sürmedi. Bes parasiz denebilecek halde atalarinin yurdunu terk etti.(Sultan Vahdettin'in çileli gurbet hayati için bak. Kadir Misiroglu, Osmanogullarinin drami, Sebil yayinevi, M.K.). Fransa'da vefat ettigi zaman cenazesine haciz konmustu. (Cenazesi birçok israr ve Inönü'nün sözlerine ragmen Türkiye'de defni'ne izin verilmedi ve son çare olarak Medine'de defnedildi, M.K.)