2011-12-12 18:50
Tarih Haber / Mimar Sinan ın kafatası!
Mimar Sinan ın kafatası!
Osmanlı'yı yerin dibine batıranlar, Osmanlı deyince bön bön bakanlar dahi onun mimarlığını, taştan meydana getirdiği muhteşem mimariyi biliyorlar.
Kimden mi bahsediyoruz? Kanuni Sultan Süleyman yani bir diğer adıyla Muhteşem Suleyman devrinde, yani Osmanlı İmparatorluğu'nun ve hatta Türk tarihinin en zirvedeki, en parıltılı zamanlarındaki sarayın mimarı olan Mimar Sinan'dan. Aslında konumuz ne Mimar Sinan'ın İstanbul'daki muhteşem camileri, ne birçok ülkeye yayılmış su kemerleri, külliyeleri, çeşmeleri, sergileri. Konumuz acı ama gerçek; Mimar Sinan'ın kafatası.
Güneş Dil Teorisinin, Türk Tarih Tezi'nin okullarda okutulduğu yıllara gidiyoruz. O yıllarda Avrupa'da artan milliyetçilik rüzgarının ve Türkiye'de yeni kurulan cumhuriyetin "temelleri" sağlamlaştırmak adına milliyetçiliğin ve Türklüğün köklerinin ne kadar derinlere indiğini, ne kadar muhteşem olduğunu ve kimliğinin kendine has özelliklerinin bulunduğunu ispatlamak için profesörlerin, üniversitelerin, kurumların çaba sarfettiği yıllara...
1935 yılında Türk Tarih Kurumu'nun seçtiği bir heyet, büyük bir titizlikle İstanbul'da Süleymaniye Külliyesi'nde olan Mimar Sinan'ın türbesini açar.
Mimar Sinan'ın Türbesi
Amaç bellidir. Mimar Sinan'ın, tüm dünyanın muhteşem eserlerini ve sanatını kabul ettiği, Ayasofya ile yarışan Süleymaniye'nin mimarının kafatasını alma ve yapılacak incelemelerle Türk olduğu kanıtlanmak. Çünkü Hristiyan olduğu, devşirme olduğu yönünde yayınlar çıkmaktadır. Mezar açılır, yaklaşık 350 yıl sonra açılan mezarda, (Sinan 1588 yılında ölmüştü, 99 yaşındaydı) ceset bozulmuştur ama kafatası sağlamdır. Gazeteler o günlerde Mimar Sinan Türbesinde Araştıma başlığıyla şöyle bir haber geçerler:
"Süleymaniyede Mimar Sinan türbesinde yeni bir araştırmaya başlanmıştır. Araştırmada itfaiye de çalışmaktadır. Alâkadarlar çok ketum davranmakta ve yalnız tarihî tetkikat yapıldığını öne sürmektedirler. Bu araştırmanın zabıtayı mı, asarı atikayı mı "alakadar ettiği belli değildir."
5 Ağustos 1935'teki Akşam gazetesinde yayınlanan haber ise büyük müjdeyi vermektedir:
"Büyük Türk mimarı Sinanın kafatası mezarından çıkarılmıştır. Kafatası antropoloji müzesinde saklanacaktır. Kafatası üzerinde yapılan tetkikatta bunun brakisefal yani yassı yuvarlak olduğu görülmüştür. Bütün Türkler brakisefal olduklarından büyük mimarın yalnız kültür itibarile değil, ırk itibarile de Türk olduğu bir kere daha meydana çıkmıştır."
Avrupa'dan Kafatası ölçümlerinden enstantaneler
Dr. Şevket Aziz Kansu raporunda Mimar Sinan’ın kafatasının 89—90 ölçülerinde yani Hiber—Brakisefal olduğunu belirtir. ( REHA Oğuz Türkkan’ın verdiği bilgiye göre, kafatasının cinsini belirlemek için ‘antropometri pergeli’ ile önce kafatasının genişlik ve uzunluk açısı ölçülüyor. Daha sonra çıkan rakamlar yüzle çarpılıp birbirine bölünüyor. Buna göre belirlenen kafatası tipleri şöyle sıralanıyor: 65-75 arası: Dolikosefal (uzun kafatası), 79-84 arası: Mezzosefal (orta yuvarlaklıkta kafatası), 84 ve üstü: Brakisefal (yuvarlak kafatası) )Gazetelerde rapor üzerine makaleler yayınlanır, görüşler bildirilir ve kafatası ileride kurulacak olan Antropoloji Müzesi’nde sergilenmek üzere muhafaza edilmek üzere depoya kaldırılır. Depoda sadece Sinan'ın kafatasısı yoktur. Anadolu'nun birçok bölgesinden gönderilen kafatasları depoda müze açılıncaya kadar tutulacaktır. Antropolog Afet İnan Anadolu'da yüzlerce iskelet üzerinde araştırma yapmış ve neticelerini kitaplaştırmıştır.
Proflar memnundur, Mimar Sinan'ın "Türk" olduğu ispatlandığı için halk memnundur, lakin ortada kafatası alınmış bir iskelet vardır. İbrahim Hakkı Konyalı'nın belirttiğine göre 1940'larda restorasyon amacıyla Sinan'ın mezarı açılır. Daha önceki araştırmalardan haberi olmayan heyetin ağzı açık kalır çünkü kafatası mezarda yoktur. Nerede olabilir sorusu akıllara düşer. Cevabı; İleride kurulacak olan Antropoloji Müzesinde. Mezar restorasyondan sonra tekrar kapatılır.
Yazar Mustafa Armağan'ın, Hakkı Konyalı'nın 1948 tarihli Mimar Sinan'ı incelediği kitabını okurken karşılaştığı satırlar Sinan'ın kafatasının peşine düşmesine neden olur. Fakat nafile, müzeler araştırılmasına rağmen kafatasının izine rastlanmaz. Velhasıl Mimar Sinan'ın kafatasısı kayıptır, bu sadece bizim bildiğimiz bir olay, bundan başka mezarı açılan, kafatasısı alan kimbilir başka kimler vardır?
Kimden mi bahsediyoruz? Kanuni Sultan Süleyman yani bir diğer adıyla Muhteşem Suleyman devrinde, yani Osmanlı İmparatorluğu'nun ve hatta Türk tarihinin en zirvedeki, en parıltılı zamanlarındaki sarayın mimarı olan Mimar Sinan'dan. Aslında konumuz ne Mimar Sinan'ın İstanbul'daki muhteşem camileri, ne birçok ülkeye yayılmış su kemerleri, külliyeleri, çeşmeleri, sergileri. Konumuz acı ama gerçek; Mimar Sinan'ın kafatası.
Güneş Dil Teorisinin, Türk Tarih Tezi'nin okullarda okutulduğu yıllara gidiyoruz. O yıllarda Avrupa'da artan milliyetçilik rüzgarının ve Türkiye'de yeni kurulan cumhuriyetin "temelleri" sağlamlaştırmak adına milliyetçiliğin ve Türklüğün köklerinin ne kadar derinlere indiğini, ne kadar muhteşem olduğunu ve kimliğinin kendine has özelliklerinin bulunduğunu ispatlamak için profesörlerin, üniversitelerin, kurumların çaba sarfettiği yıllara...
1935 yılında Türk Tarih Kurumu'nun seçtiği bir heyet, büyük bir titizlikle İstanbul'da Süleymaniye Külliyesi'nde olan Mimar Sinan'ın türbesini açar.
Mimar Sinan'ın Türbesi
Amaç bellidir. Mimar Sinan'ın, tüm dünyanın muhteşem eserlerini ve sanatını kabul ettiği, Ayasofya ile yarışan Süleymaniye'nin mimarının kafatasını alma ve yapılacak incelemelerle Türk olduğu kanıtlanmak. Çünkü Hristiyan olduğu, devşirme olduğu yönünde yayınlar çıkmaktadır. Mezar açılır, yaklaşık 350 yıl sonra açılan mezarda, (Sinan 1588 yılında ölmüştü, 99 yaşındaydı) ceset bozulmuştur ama kafatası sağlamdır. Gazeteler o günlerde Mimar Sinan Türbesinde Araştıma başlığıyla şöyle bir haber geçerler:
"Süleymaniyede Mimar Sinan türbesinde yeni bir araştırmaya başlanmıştır. Araştırmada itfaiye de çalışmaktadır. Alâkadarlar çok ketum davranmakta ve yalnız tarihî tetkikat yapıldığını öne sürmektedirler. Bu araştırmanın zabıtayı mı, asarı atikayı mı "alakadar ettiği belli değildir."
5 Ağustos 1935'teki Akşam gazetesinde yayınlanan haber ise büyük müjdeyi vermektedir:
"Büyük Türk mimarı Sinanın kafatası mezarından çıkarılmıştır. Kafatası antropoloji müzesinde saklanacaktır. Kafatası üzerinde yapılan tetkikatta bunun brakisefal yani yassı yuvarlak olduğu görülmüştür. Bütün Türkler brakisefal olduklarından büyük mimarın yalnız kültür itibarile değil, ırk itibarile de Türk olduğu bir kere daha meydana çıkmıştır."
Avrupa'dan Kafatası ölçümlerinden enstantaneler
Dr. Şevket Aziz Kansu raporunda Mimar Sinan’ın kafatasının 89—90 ölçülerinde yani Hiber—Brakisefal olduğunu belirtir. ( REHA Oğuz Türkkan’ın verdiği bilgiye göre, kafatasının cinsini belirlemek için ‘antropometri pergeli’ ile önce kafatasının genişlik ve uzunluk açısı ölçülüyor. Daha sonra çıkan rakamlar yüzle çarpılıp birbirine bölünüyor. Buna göre belirlenen kafatası tipleri şöyle sıralanıyor: 65-75 arası: Dolikosefal (uzun kafatası), 79-84 arası: Mezzosefal (orta yuvarlaklıkta kafatası), 84 ve üstü: Brakisefal (yuvarlak kafatası) )Gazetelerde rapor üzerine makaleler yayınlanır, görüşler bildirilir ve kafatası ileride kurulacak olan Antropoloji Müzesi’nde sergilenmek üzere muhafaza edilmek üzere depoya kaldırılır. Depoda sadece Sinan'ın kafatasısı yoktur. Anadolu'nun birçok bölgesinden gönderilen kafatasları depoda müze açılıncaya kadar tutulacaktır. Antropolog Afet İnan Anadolu'da yüzlerce iskelet üzerinde araştırma yapmış ve neticelerini kitaplaştırmıştır.
Proflar memnundur, Mimar Sinan'ın "Türk" olduğu ispatlandığı için halk memnundur, lakin ortada kafatası alınmış bir iskelet vardır. İbrahim Hakkı Konyalı'nın belirttiğine göre 1940'larda restorasyon amacıyla Sinan'ın mezarı açılır. Daha önceki araştırmalardan haberi olmayan heyetin ağzı açık kalır çünkü kafatası mezarda yoktur. Nerede olabilir sorusu akıllara düşer. Cevabı; İleride kurulacak olan Antropoloji Müzesinde. Mezar restorasyondan sonra tekrar kapatılır.
Yazar Mustafa Armağan'ın, Hakkı Konyalı'nın 1948 tarihli Mimar Sinan'ı incelediği kitabını okurken karşılaştığı satırlar Sinan'ın kafatasının peşine düşmesine neden olur. Fakat nafile, müzeler araştırılmasına rağmen kafatasının izine rastlanmaz. Velhasıl Mimar Sinan'ın kafatasısı kayıptır, bu sadece bizim bildiğimiz bir olay, bundan başka mezarı açılan, kafatasısı alan kimbilir başka kimler vardır?