2012-02-04 00:23
Tarih Haber / Şeyh Said in Mezarı Nerede?
Şeyh Said in Mezarı Nerede?
Kürdistan'da Osmanlı ile başlayan katliamlar, Cumhuriyet döneminde mahiyet değiştirerek devam etmiştir. Dersim ve Zilan açık bir soykırımdır. 1925 yılında başlayan ve sonrasında devam eden mezalim de unutulmaması gereken örneklerdir.
Cumhuriyet döneminde Kürdistan tarihi açısından üç şahsiyet çok önemlidir.
Şeyh Said İslami bir şahsiyet olduğu gibi, aynı zamanda Nakşî tarikatının da önemli bir temsilcisidir. Keza, Kuzey Kürdistan halk (kahir ekseriyeti Sünni ve Zaza Kürdleri) ayaklanmasının (1925) da lideridir.
Seyyid Rıza ise Dersim Alevi-Zaza-Kürdlerinin lideridir (1937-3.
Said-i Nursi /Kurdî ise Kürdistan'ın mümtaz bir şahsiyeti, âlimi olduğu gibi, Türkiye ve İslam âlemi için de önde gelen bir tebliğci, müceddid ve âlimdir (vefatı 1960).
İşte, bu üç önemli şahsiyetin mübarek cesetleri kayıptır. Ama bu kayıp olayları sıradan değildir. Şeyh Said 1925 yılında Diyarbakır'da, terör şebekesi olan İstiklal Mahkemeleri tarafından asılarak şehid edilmiş ve Diyarbakır Ordu Evi karşısında bulunan; hastane, okul ve askeri lojmanların arasındaki bölgede, 46 arkadaşıyla beraber medfundur. Buna ilişkin kayıtlar devletin ilgili kurumlarında (Büyük ihtimalle Genelkurmay Başkanlığı'nda) bulunmaktadır.
Seyid Rıza Elazığ'da asılarak şehid edilmiş ve naşı gizlenmiştir. Said-i Kurdî Hazretleri ise 1960 yılında vefat etmiş, Urfa'da Halilurrahman Camisine defnedilmiştir. 23 Mart günü vefat eden Nursi'nin naşı, 27 Mayıs ihtilali sonrası askeri cunta tarafından mezarından alınarak, bilinmeyen bir yere götürülmüştür. Şeklen kardeşinden zorla imza alındığı ve bunun rızaya binaen olduğuna dair resmi görüşün bir değeri yoktur.
Bu üç örnek açıkça, Kemalist rejimin Kürd ve Kürdistan'a olan husumetini göstermektedir. Bu Kürd-Kumanc ve Zaza- Alevi ve Sünni- Nakşi ve İslami önderlerin ortak noktası, Kürdistan halkına önderlik yapmaları ve sevilmeleridir.
2005 yılında başlayan ve Şeyh Said ile dava arkadaşlarını Diyarbakır Ulu Cami önünde (1925 Kürdistan Şehidlerini) anma etkinliği, devam eden yıllarda devam edip, geçen yıl Dağkapı (milli çicgi) ve Batıkent (dini çizgi) meydanlarında kitlesel bir şekilde devam etti. Şahsen bu etkinliklerin hepsinde bulundum; ama şahsen ama TEVKURD adına.
Bu etkinlikler kapsamında; Şeyh Diyadin Fırat, Abdulillah Fırat, Şeyh Said'in torunu Şeyh Said (Şeyh Selahaddin'in oğlu), Şeyh Said'in yaşayan tek oğlu olan Şeyh Ahmed Efendi ile de görüştüm.
Ailenin ortak görüşü; Şeyh Said Efendiye büyük bir haksızlık yapıldığı, şahsi eşyalarının bile ailesine verilmediği, para ve eşyasının bir nevi ganimet alındığı, yağma edildiğidir. Aile; Şeyh Said Efendi'nin naşının nerde olduğu biliyor, Diyarbakır haklıda biliyor. Yukarıda zikrettiğimiz alanda bir inceleme yapılırsa bu hakikat ortaya çıkacaktır.
Keza, aile; Şeyh Said Efendinin naşının taşınmasını da talep etmiyor, sadece mütevazı bir mezar taşı talep ediyor. 2009 yılında Diyadin Fırat beyin vekâletine istinaden İçişleri Bakanlığına yaptığımız başvuruya olumlu cevap verilmedi. Sebebi de niyetin olmamasıdır. Jandarma ve Eminiyete yazı yazan Bakanlık, bu iki kurumdan olumsuz görüş almıştır. Oysa yazışmanın Genelkurmay ve MİT'e yapılması lazımdır.
Arayışımız devam edecek ve Şeyh Said Efendi'nin mezar yeri resmen belli olana ve bu şehidler bir mezar taşına kavuşana kadar da devam edecektir. Kamuoyu, hukukçular ve siyasilerden de yardım bekliyoruz.
Cumhuriyet döneminde Kürdistan tarihi açısından üç şahsiyet çok önemlidir.
Şeyh Said İslami bir şahsiyet olduğu gibi, aynı zamanda Nakşî tarikatının da önemli bir temsilcisidir. Keza, Kuzey Kürdistan halk (kahir ekseriyeti Sünni ve Zaza Kürdleri) ayaklanmasının (1925) da lideridir.
Seyyid Rıza ise Dersim Alevi-Zaza-Kürdlerinin lideridir (1937-3.
Said-i Nursi /Kurdî ise Kürdistan'ın mümtaz bir şahsiyeti, âlimi olduğu gibi, Türkiye ve İslam âlemi için de önde gelen bir tebliğci, müceddid ve âlimdir (vefatı 1960).
İşte, bu üç önemli şahsiyetin mübarek cesetleri kayıptır. Ama bu kayıp olayları sıradan değildir. Şeyh Said 1925 yılında Diyarbakır'da, terör şebekesi olan İstiklal Mahkemeleri tarafından asılarak şehid edilmiş ve Diyarbakır Ordu Evi karşısında bulunan; hastane, okul ve askeri lojmanların arasındaki bölgede, 46 arkadaşıyla beraber medfundur. Buna ilişkin kayıtlar devletin ilgili kurumlarında (Büyük ihtimalle Genelkurmay Başkanlığı'nda) bulunmaktadır.
Seyid Rıza Elazığ'da asılarak şehid edilmiş ve naşı gizlenmiştir. Said-i Kurdî Hazretleri ise 1960 yılında vefat etmiş, Urfa'da Halilurrahman Camisine defnedilmiştir. 23 Mart günü vefat eden Nursi'nin naşı, 27 Mayıs ihtilali sonrası askeri cunta tarafından mezarından alınarak, bilinmeyen bir yere götürülmüştür. Şeklen kardeşinden zorla imza alındığı ve bunun rızaya binaen olduğuna dair resmi görüşün bir değeri yoktur.
Bu üç örnek açıkça, Kemalist rejimin Kürd ve Kürdistan'a olan husumetini göstermektedir. Bu Kürd-Kumanc ve Zaza- Alevi ve Sünni- Nakşi ve İslami önderlerin ortak noktası, Kürdistan halkına önderlik yapmaları ve sevilmeleridir.
2005 yılında başlayan ve Şeyh Said ile dava arkadaşlarını Diyarbakır Ulu Cami önünde (1925 Kürdistan Şehidlerini) anma etkinliği, devam eden yıllarda devam edip, geçen yıl Dağkapı (milli çicgi) ve Batıkent (dini çizgi) meydanlarında kitlesel bir şekilde devam etti. Şahsen bu etkinliklerin hepsinde bulundum; ama şahsen ama TEVKURD adına.
Bu etkinlikler kapsamında; Şeyh Diyadin Fırat, Abdulillah Fırat, Şeyh Said'in torunu Şeyh Said (Şeyh Selahaddin'in oğlu), Şeyh Said'in yaşayan tek oğlu olan Şeyh Ahmed Efendi ile de görüştüm.
Ailenin ortak görüşü; Şeyh Said Efendiye büyük bir haksızlık yapıldığı, şahsi eşyalarının bile ailesine verilmediği, para ve eşyasının bir nevi ganimet alındığı, yağma edildiğidir. Aile; Şeyh Said Efendi'nin naşının nerde olduğu biliyor, Diyarbakır haklıda biliyor. Yukarıda zikrettiğimiz alanda bir inceleme yapılırsa bu hakikat ortaya çıkacaktır.
Keza, aile; Şeyh Said Efendinin naşının taşınmasını da talep etmiyor, sadece mütevazı bir mezar taşı talep ediyor. 2009 yılında Diyadin Fırat beyin vekâletine istinaden İçişleri Bakanlığına yaptığımız başvuruya olumlu cevap verilmedi. Sebebi de niyetin olmamasıdır. Jandarma ve Eminiyete yazı yazan Bakanlık, bu iki kurumdan olumsuz görüş almıştır. Oysa yazışmanın Genelkurmay ve MİT'e yapılması lazımdır.
Arayışımız devam edecek ve Şeyh Said Efendi'nin mezar yeri resmen belli olana ve bu şehidler bir mezar taşına kavuşana kadar da devam edecektir. Kamuoyu, hukukçular ve siyasilerden de yardım bekliyoruz.