2013-07-11 12:37
Tarih Haber / Osmanlı, İran’a karşı meşaleler ışığında zafer kazanmıştı
Osmanlı, İran’a karşı meşaleler ışığında zafer kazanmıştı
Doğu’da İran-Osmanlı Rekabeti
16. ve 17. Yüzyıllar boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nu meşgul eden, uğraştıran iki olay vardı. Bunlardan birincisi Batı’da Avusturya savaşları, ikincisi, Doğu’da İran ile yapılan savaşlardı. Yavuz Sultan Selim’in kazandığı Çaldıran Savaşı’ndan sonra oğlu Kanuni Sultan Süleyman da iki defa İran’a sefer yapmak zorunda kalmıştı ve ikinci sefer 1555’te “Amasya Antlaşması” ile sona ermişti.
Şah Tahmasb’ın 1576’da ölümünün ardından İran’da taht kavgaları çıktı. Bir tarafta yeni Şah Haydar Mirza, diğer tarafta ise Afşar Türkmenleri’nin desteğini almak için sünniliğini ilan eden II. Şah İsmail vardı. Bu iktidar mücadelesinde, II. Şah İsmail galip geldi ve Osmanlılarla yapılmış olan “Amasya Antlaşması”nı hiçe sayarak, bölgedeki beyleri kendi yanına çekmek için propagandaya başladı. Osmanlı yönetimi yaşanan gelişmeleri dikkatle izlemeye başlamış, hudut valilerine emirler göndererek, İranlılar sulhü bozmadığı müddetçe buna riayet edilmesini istemişti. Fakat Gilan’dan dönen bir Osmanlı kervanının İranlılarca yağma edilmesi, olayı soruşturmak üzere gönderilen Osmanlı heyetlerinin tutuklanması ve nihayet Anadolu’daki şii ahalinin kışkırtılması sonucu Doğu’da, yüzyıllardır süregelen İran-Osmanlı rekabeti yeni bir savaşı tetikledi.
İran’a savaş açılıyor
1578’de II. Şah İsmail‘in öldürülmesi Osmanlı yönetimini harekete geçmeye sevk etti. Bu karışık durumdan istifade edilmesi görüşündeki Van Beylerbeyi, durumu hemen İstanbul’a bildirdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü sadrazamlarından biri olan Sokullu Mehmed Paşa, İran’la barışın bozulmasına taraftar değildi. Çünkü, İslam aleminin yegane önderi durumuna gelmiş olan Osmanlı İmparatorluğu, değişik mezhepten de olsa, bir İslam ülkesi ile yeniden savaşmamalıydı ve Doğu’daki İran seferleri, coğrafya göz önüne alındığında Osmanlı ordusu için oldukça yıpratıcı nitelikteydi. Dağlık ve kurak bu mıntıkalarda iaşe ve lojistik destek güçlükle sağlanmakta olduğundan mecbur kalınmadıkça İran’a savaş açılması Osmanlı yönetimince genellikle arzu edilmezdi. Fakat bu sırada başkentteki devlet adamları arasında siyasi güç mücadelesi had safhadaydı ve Sokullu, eski nüfuzunu kaybetmişti. İran’a karşı açılacak bir seferle şöhret ve terfi kazanmak isteyen devlet adamları vardı. Sonuçta bunlardan Lala Mustafa Paşa, İran Seferi’ne başkomutan olarak atandı. Böylece on iki sene sürecek olan Osmanlı-İran Savaşları başladı. Ardahan üzerinden Gürcistan’a giren Lala Mustafa Paşa, Çıldır’da İran kuvvetlerini mağlup ederek Gürcistan’ı itaat altına aldı. İleri harekata devam eden Osmanlı Ordusu, Şirvan ve merkezi Şamahı fethetti.
Özdemiroğlu Osman Paşa sahnede
Bu başarıların kendisi için yeterli olduğunu düşünen Lala Mustafa Paşa, yerine Diyarbekir Beylerbeyi Özdemiroğlu Osman Paşa’yı bırakarak İstanbul’a döndü. Onun dönüşünü fırsat bilen eski Şirvan Hanı Aras, emrindeki otuz bin kişilik bir orduyla Şamahı’da bulunan az sayıdaki Özdemiroğlu kuvvetlerine saldırdı. Üç gün üç gece süren bu saldırı Kırım’dan yetişen Adil Giray’ın da çabalarıyla püskürtüldü ve Aras Han yakalanarak idam edildi. Kaçan Safevi ordusunu takip eden Adil Giray’ın dönüşte pusuya düşürülerek esir alınmasından sonra Osman Paşa, elindeki kuvvetlerle Derbend-Demirkapı’da tutunmaya devam etti. Bu sırada Rumeli’den Silistire Sancakbeyi Yakub Bey’le gelen askerlerin Niyazabad Ovası’nda mağlup olduğu haberi ulaştı. İranlıların elde ettiği bu başarılar üzerine Koca Sinan Paşa takviyeli Osmanlı kuvetleri ile Erzurum’a gönderilirken Buhara Hakimi , Özbek Hükümdarı I. Abdullah Han durumdan haberdar edilerek kendisinin de İran’ı Horasan cephesinden sıkıştırması istenmiş ve bu istek kısa zamanda yerine getirilmişti.
Savaş başlıyor
Özdemiroğlu Osman Paşa da, Niyazabad Vakası’nın ardından Doğu Cephesi’ndeki kötü gidişata son vermek için harekete geçti. Safavilerin önde gelen komutanlarından Gence-Karabağ Valisi İmamkulu Han’ın, çoğunluğu Türkmenlerden oluşan elli bin kişilik ordusunu 8 Mayıs 1583’te Beştepe-Baştepe civarındaki Vilasa-Bilasa Ovası’nda karşıladı. Osman Paşa, askerlerini derhal harp nizamına sokarak Yeniçeri ve Silahtar bölükleriyle merkezdeki yerini aldı. Sağ kanatta Anadolu askerine komuta eden Sivas Beylerbeyi Haydar Paşa’ya, sol kanatta ise Rumeli askerine komuta eden Kefe Beylerbeyi Cafer Paşa ‘ya gerekli emirleri verdi. Savefi Ordusu ise merkezde İmamkulu Han, sağ kanatta Niyazabad Muharebesi’ni kazanan Rüstem Han ve sol kanatta Şirvanşah Ebubekir Mirza şeklinde tertibat aldı.
Meşaleler yakılıyor
Dört gün süren iki ordu arasındaki savaşın ilk günü neticesiz sona erdi. Fakat ikinci gün sabah başlayan çatışmalar akşama kadar sürdü. Havanın iyice kararması üzerine o zamana dek hiçbir savaşta görülmeyen bir şey oldu. İki taraftaki askerler de meşaleler yakarak gece yarısına kadar vuruşmaya devam etti. Özdemiroğlu Osman Paşa, bu zorlu mücadelede askerini gayrete getirmek ve moral vermek için sık sık cepheyi dolaştı, bahşişler dağıttı, atsız kalanlara kendi atlarını verdi ve yararlıları bizzat tedaviye çalıştı.
Özdemiroğlu Osman Paşa hücum esnasında
“Harp hiledir”
Savaşın üçüncü günü iki tarafta yorgun düştüğünden muharebe yapılmadı. Ertesi gün yani 11 Mayıs 1583’te Özdemiroğlu Osman Paşa, bu ateşkesten istifade ederek “Harp hiledir” düsturuyla Savefi Ordusu’nu şaşırtmak için sahte bir ricat yani geri çekilme manevrası başlattı. Bu taktik savaşını başarıyla uygulayan Paşa’nın tuzağına düşen Savefi Ordusu, geri çekiliş yolunu kesmek için süvarileriyle hucüma geçti. İstediğini elde eden Osman Paşa, birdenbire şiddetli bir top ateşi açtırarak karşı saldırı yaptı. İmamkulu Han bu zor vaziyetine rağmen Osmanlı sol kanadını tazyike ettiyse de yetişen takviye kıtalar sebebiyle ordusu dağılmaya başladı.
İranlılarn kuşattığı kale
Büyük zafer
İmamkulu Han son bir gayretle dağılan askerlerini durdurmak için “Bre kancaru gidersiniz? Şah’ın ekmeğini kendinize haram mı edersiniz?” diye bağırdı fakat başarılı olamayınca bütün kahramanlığına rağmen kendisi de kaçmak zorunda kaldı. Özdemiroğlu Osman Paşa, savaş meydanında iki gün konaklayarak Safevi zayiatını tespit ettirdi ve 7.500 ölü sayıldı. Bu zaferden sonra Kür, Şirvan ve Erivan civarı savaşsız fethedildi. Bölgedeki Osmanlı otoritesi tekrar tesis olundu.
Sultan III. Murad Han
“Berhudar ol Osman”
5 sene, 3 ay, 21 gün Kafkas-İran Cephesi’nde savaşan ve “Kafkasya Fatihi” ünvanını alan Özdemiroğlu Osman Paşa, 28 Haziran 1584’te İstanbul’a geldi. Halkın “Allah seni padişaha bağışlasın” şeklindeki alkış sesleriyle törenle karşılandı. Sultan III. Murad tarafından “Yalı Kökşü’nde huzura kabul edilen Özdemiroğlu Osman Paşa, padişahın itlifatına mazhar oldu. Dört saat kendisiyle görüşen Sultan Murad, zaferlerini ayrıntılarıyla dinledi. Özellikle de “Meşaleler Savaşı” na büyük alaka göstererek sık sık sözlerini “Aferin Osman”, Berhudar ol Osman” İki cihanda yüzün ak olsun. Hak Teala Hazretleri senden razı olsun. Dünyalar durdukça durasın” dualarıyla kesti. Sultan III. Murad, ikinci vezirliğe terfi eden Özdemiroğlu Osman Paşa’ya kendi muraasa sorguç ve hançeriyle, hil’atler ve kıymetli hediyeler ihsan etti. Paşa’da buna mukabil Savefilerden aldığı ganimetlerin en kıymetli parçalarını tarihi bir koleksiyon olarak III. Murad’a takdim sundu.
Kaynaklar:
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Büyük Osmanlı Tarihi, c. III, Ankara, 6. Baskı
İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, c. III, İstanbul, 2011.
Prof Dr. Mehmet Saray, Türk-İran İlişkileri, Ankara, 2006.
16. ve 17. Yüzyıllar boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nu meşgul eden, uğraştıran iki olay vardı. Bunlardan birincisi Batı’da Avusturya savaşları, ikincisi, Doğu’da İran ile yapılan savaşlardı. Yavuz Sultan Selim’in kazandığı Çaldıran Savaşı’ndan sonra oğlu Kanuni Sultan Süleyman da iki defa İran’a sefer yapmak zorunda kalmıştı ve ikinci sefer 1555’te “Amasya Antlaşması” ile sona ermişti.
Şah Tahmasb’ın 1576’da ölümünün ardından İran’da taht kavgaları çıktı. Bir tarafta yeni Şah Haydar Mirza, diğer tarafta ise Afşar Türkmenleri’nin desteğini almak için sünniliğini ilan eden II. Şah İsmail vardı. Bu iktidar mücadelesinde, II. Şah İsmail galip geldi ve Osmanlılarla yapılmış olan “Amasya Antlaşması”nı hiçe sayarak, bölgedeki beyleri kendi yanına çekmek için propagandaya başladı. Osmanlı yönetimi yaşanan gelişmeleri dikkatle izlemeye başlamış, hudut valilerine emirler göndererek, İranlılar sulhü bozmadığı müddetçe buna riayet edilmesini istemişti. Fakat Gilan’dan dönen bir Osmanlı kervanının İranlılarca yağma edilmesi, olayı soruşturmak üzere gönderilen Osmanlı heyetlerinin tutuklanması ve nihayet Anadolu’daki şii ahalinin kışkırtılması sonucu Doğu’da, yüzyıllardır süregelen İran-Osmanlı rekabeti yeni bir savaşı tetikledi.
İran’a savaş açılıyor
1578’de II. Şah İsmail‘in öldürülmesi Osmanlı yönetimini harekete geçmeye sevk etti. Bu karışık durumdan istifade edilmesi görüşündeki Van Beylerbeyi, durumu hemen İstanbul’a bildirdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü sadrazamlarından biri olan Sokullu Mehmed Paşa, İran’la barışın bozulmasına taraftar değildi. Çünkü, İslam aleminin yegane önderi durumuna gelmiş olan Osmanlı İmparatorluğu, değişik mezhepten de olsa, bir İslam ülkesi ile yeniden savaşmamalıydı ve Doğu’daki İran seferleri, coğrafya göz önüne alındığında Osmanlı ordusu için oldukça yıpratıcı nitelikteydi. Dağlık ve kurak bu mıntıkalarda iaşe ve lojistik destek güçlükle sağlanmakta olduğundan mecbur kalınmadıkça İran’a savaş açılması Osmanlı yönetimince genellikle arzu edilmezdi. Fakat bu sırada başkentteki devlet adamları arasında siyasi güç mücadelesi had safhadaydı ve Sokullu, eski nüfuzunu kaybetmişti. İran’a karşı açılacak bir seferle şöhret ve terfi kazanmak isteyen devlet adamları vardı. Sonuçta bunlardan Lala Mustafa Paşa, İran Seferi’ne başkomutan olarak atandı. Böylece on iki sene sürecek olan Osmanlı-İran Savaşları başladı. Ardahan üzerinden Gürcistan’a giren Lala Mustafa Paşa, Çıldır’da İran kuvvetlerini mağlup ederek Gürcistan’ı itaat altına aldı. İleri harekata devam eden Osmanlı Ordusu, Şirvan ve merkezi Şamahı fethetti.
Özdemiroğlu Osman Paşa sahnede
Bu başarıların kendisi için yeterli olduğunu düşünen Lala Mustafa Paşa, yerine Diyarbekir Beylerbeyi Özdemiroğlu Osman Paşa’yı bırakarak İstanbul’a döndü. Onun dönüşünü fırsat bilen eski Şirvan Hanı Aras, emrindeki otuz bin kişilik bir orduyla Şamahı’da bulunan az sayıdaki Özdemiroğlu kuvvetlerine saldırdı. Üç gün üç gece süren bu saldırı Kırım’dan yetişen Adil Giray’ın da çabalarıyla püskürtüldü ve Aras Han yakalanarak idam edildi. Kaçan Safevi ordusunu takip eden Adil Giray’ın dönüşte pusuya düşürülerek esir alınmasından sonra Osman Paşa, elindeki kuvvetlerle Derbend-Demirkapı’da tutunmaya devam etti. Bu sırada Rumeli’den Silistire Sancakbeyi Yakub Bey’le gelen askerlerin Niyazabad Ovası’nda mağlup olduğu haberi ulaştı. İranlıların elde ettiği bu başarılar üzerine Koca Sinan Paşa takviyeli Osmanlı kuvetleri ile Erzurum’a gönderilirken Buhara Hakimi , Özbek Hükümdarı I. Abdullah Han durumdan haberdar edilerek kendisinin de İran’ı Horasan cephesinden sıkıştırması istenmiş ve bu istek kısa zamanda yerine getirilmişti.
Savaş başlıyor
Özdemiroğlu Osman Paşa da, Niyazabad Vakası’nın ardından Doğu Cephesi’ndeki kötü gidişata son vermek için harekete geçti. Safavilerin önde gelen komutanlarından Gence-Karabağ Valisi İmamkulu Han’ın, çoğunluğu Türkmenlerden oluşan elli bin kişilik ordusunu 8 Mayıs 1583’te Beştepe-Baştepe civarındaki Vilasa-Bilasa Ovası’nda karşıladı. Osman Paşa, askerlerini derhal harp nizamına sokarak Yeniçeri ve Silahtar bölükleriyle merkezdeki yerini aldı. Sağ kanatta Anadolu askerine komuta eden Sivas Beylerbeyi Haydar Paşa’ya, sol kanatta ise Rumeli askerine komuta eden Kefe Beylerbeyi Cafer Paşa ‘ya gerekli emirleri verdi. Savefi Ordusu ise merkezde İmamkulu Han, sağ kanatta Niyazabad Muharebesi’ni kazanan Rüstem Han ve sol kanatta Şirvanşah Ebubekir Mirza şeklinde tertibat aldı.
Meşaleler yakılıyor
Dört gün süren iki ordu arasındaki savaşın ilk günü neticesiz sona erdi. Fakat ikinci gün sabah başlayan çatışmalar akşama kadar sürdü. Havanın iyice kararması üzerine o zamana dek hiçbir savaşta görülmeyen bir şey oldu. İki taraftaki askerler de meşaleler yakarak gece yarısına kadar vuruşmaya devam etti. Özdemiroğlu Osman Paşa, bu zorlu mücadelede askerini gayrete getirmek ve moral vermek için sık sık cepheyi dolaştı, bahşişler dağıttı, atsız kalanlara kendi atlarını verdi ve yararlıları bizzat tedaviye çalıştı.
Özdemiroğlu Osman Paşa hücum esnasında
“Harp hiledir”
Savaşın üçüncü günü iki tarafta yorgun düştüğünden muharebe yapılmadı. Ertesi gün yani 11 Mayıs 1583’te Özdemiroğlu Osman Paşa, bu ateşkesten istifade ederek “Harp hiledir” düsturuyla Savefi Ordusu’nu şaşırtmak için sahte bir ricat yani geri çekilme manevrası başlattı. Bu taktik savaşını başarıyla uygulayan Paşa’nın tuzağına düşen Savefi Ordusu, geri çekiliş yolunu kesmek için süvarileriyle hucüma geçti. İstediğini elde eden Osman Paşa, birdenbire şiddetli bir top ateşi açtırarak karşı saldırı yaptı. İmamkulu Han bu zor vaziyetine rağmen Osmanlı sol kanadını tazyike ettiyse de yetişen takviye kıtalar sebebiyle ordusu dağılmaya başladı.
İranlılarn kuşattığı kale
Büyük zafer
İmamkulu Han son bir gayretle dağılan askerlerini durdurmak için “Bre kancaru gidersiniz? Şah’ın ekmeğini kendinize haram mı edersiniz?” diye bağırdı fakat başarılı olamayınca bütün kahramanlığına rağmen kendisi de kaçmak zorunda kaldı. Özdemiroğlu Osman Paşa, savaş meydanında iki gün konaklayarak Safevi zayiatını tespit ettirdi ve 7.500 ölü sayıldı. Bu zaferden sonra Kür, Şirvan ve Erivan civarı savaşsız fethedildi. Bölgedeki Osmanlı otoritesi tekrar tesis olundu.
Sultan III. Murad Han
“Berhudar ol Osman”
5 sene, 3 ay, 21 gün Kafkas-İran Cephesi’nde savaşan ve “Kafkasya Fatihi” ünvanını alan Özdemiroğlu Osman Paşa, 28 Haziran 1584’te İstanbul’a geldi. Halkın “Allah seni padişaha bağışlasın” şeklindeki alkış sesleriyle törenle karşılandı. Sultan III. Murad tarafından “Yalı Kökşü’nde huzura kabul edilen Özdemiroğlu Osman Paşa, padişahın itlifatına mazhar oldu. Dört saat kendisiyle görüşen Sultan Murad, zaferlerini ayrıntılarıyla dinledi. Özellikle de “Meşaleler Savaşı” na büyük alaka göstererek sık sık sözlerini “Aferin Osman”, Berhudar ol Osman” İki cihanda yüzün ak olsun. Hak Teala Hazretleri senden razı olsun. Dünyalar durdukça durasın” dualarıyla kesti. Sultan III. Murad, ikinci vezirliğe terfi eden Özdemiroğlu Osman Paşa’ya kendi muraasa sorguç ve hançeriyle, hil’atler ve kıymetli hediyeler ihsan etti. Paşa’da buna mukabil Savefilerden aldığı ganimetlerin en kıymetli parçalarını tarihi bir koleksiyon olarak III. Murad’a takdim sundu.
Kaynaklar:
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Büyük Osmanlı Tarihi, c. III, Ankara, 6. Baskı
İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, c. III, İstanbul, 2011.
Prof Dr. Mehmet Saray, Türk-İran İlişkileri, Ankara, 2006.